MANŞET!

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR?

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR? Karanlıklardan aydınlığa çıkalım, (Hadid 9) en doğru yolu bulalım (İsra 9) diye biz kullarına Kitabullah...

21.05.2017

İHVAN?

İHVAN?
Bir dindar(!) düşünün, Kur'an'ın tam zıddına bir itikadı ısrarla savunuyor, din iman diye anlatıyor!
Böyle bir zavallıyla olacak ya yollarınız kesişti diyelim. Konu konuyu açtı ve siz onun zıvanadan çıktığını bir çırpıda anladınız!
Mesela diyor ki bu ihvan:
"Peygamberimiz ölmedi(!) Şu an kabrinde ruh meal ceset yaşıyor(!) Kabrinde yer içer, eşleriyle bile zevklenir(!) Dünyada olup bitenlerden hep haberi var(!) Zaman zaman dünyamıza gelir gider, Allah dostlarına rehberlik ve yardım eder(!) Kendisine getirilen salavatlar için çetele tutar, listeye tek tek isimlerini yazar(!) Ümmetinin yaptıkları kimi icraatlarından memnun kalır, kiminden hüzün duyar(!) vs vs."
İhvana soruyorsunuz:
"Belgen ne?"
"Kur'an'da Rabbimiz şehidlerin ölmediğini, kendi katında ağırlandıklarını ve rızıklandırıldıklarını haber veriyor. Ee şehidler ölmezse(!) Peygamberimiz hayli hayli ölmez!"
İhvanın bahsettiği şehidlerle ilgili ayetleri hatırlayalım:
"Allah yolunda öldürülenlere “ölüler” demeyin. Hayır, onlar diridirler. Ancak siz bunu bilemezsiniz."
Bakara 154
"Allah yolunda öldürülenleri sakın ölü sanmayın. Bilakis onlar diridirler; Rableri yanında rızıklara mazhar olmaktadırlar."
Ali İmran 3/169

"Bu iki ayet şehidlerin ölmediği anlamına mı geliyor?" dedikten sonra:
"Yav ıhvan!" diyorsun. "Bir müslüman ölmeden nasıl şehid olabilir ki???" :) Öyle ya O'nun yolunda canını vereceksin (öleceksin) ki o makama ulaşabilesin???
Devam ediyorsun sonra açıklamaya:
"Baksana hem ayete: 'öldürülenlere' diyor, demek ki önce ölmüşler!
Bu ne demek? Allah yolunda 'öldürülenler' diğer beşer gibi sıradan bir ölüm tatmadılar! Sakın onların can vermesini vaka-i adiye olarak görmeyin! Evet benim yolumda öldüler ama asıl şimdi dirildiler! Ve ödül olarak ruhlarını katıma yükselttim ve sizin bilemeyeceğiniz, anlayamayacağınız şekilde bu seçkin kullarımı rızıklandırıyorum!"
Ve noktayı koyuyorsun:
"Yani ihvan bu 2 ayetten sana töbe delil çıkmaz! Elbette Şehidler ve Elçiler önce ölürler sonra Allah onlara ayrıcalık tanıyıp kendi katına yükseltir ve mahiyetini bilemeyeceğimiz şekilde yaşatılır ve rızıklandırılırlar. Bunlar kabirde değil ama, bizim için gayb olan bir başka alemde. Hem ayrıca ne şehidlerin ne peygamberlerin dünya işleriyle meşgul olmalarının, dünyaya geri gelmelerinin, kimi işlere müdahale etmelerinin imkanı yoktur!"
Bu defa ihvan soruyor:
"Buna dair senin delilin ne?"
Delilim, mesela Maide 109.
Ve okuyorsunuz ayeti:
.
يَوْمَ يَجْمَعُ اللّهُ الرُّسُلَ فَيَقُولُ مَاذَا أُجِبْتُمْ قَالُواْ لاَ عِلْمَ لَنَا إِنَّكَ أَنتَ عَلاَّمُ الْغُيُوبِ
.
"Allah'ın peygamberleri toplayıp da 'Size ne cevap verildi?' dediği gün, 'Bizim hiçbir bilgimiz yok! Şüphesiz gizlilikleri hakkıyle bilen ancak sensin' diyeceklerdir."
Bak gördün mü? "Biz kendi kavimlerimiz içinde yaşıyorken, olup bitenlere şahid idik. Ama öldükten sonrasını biz bilemeyiz! Bunu ancak Sen bilirsin ey Rabbimiz!" diyeceklermiş?
Ve ardından ihvanın aklına yatsın, kalbi yatışsın diye şu ayetleri de okuyorsun:
"Allah, kıyamet günü şöyle diyecek: Ey Meryem oğlu İsa! Sen mi insanlara, 'Allah’ı bırakarak beni ve anamı iki ilâh edinin' dedin? İsa da şöyle diyecek: Seni bütün eksikliklerden uzak tutarım. Hakkım olmayan bir şeyi söylemem, benim için söz konusu olamaz. Eğer ben onu söylemiş olsaydım, elbette sen bunu bilirdin. Sen benim içimde olanı bilirsin, ama ben sende olanı bilemem. Şüphesiz ki yalnızca sen gaybları hakkıyla bilensin."
.
مَا قُلْتُ لَهُمْ إِلاَّ مَا أَمَرْتَنِي بِهِ أَنِ اعْبُدُواْ اللّهَ رَبِّي وَرَبَّكُمْ وَكُنتُ عَلَيْهِمْ شَهِيدًا مَّا دُمْتُ فِيهِمْ فَلَمَّا تَوَفَّيْتَنِي كُنتَ أَنتَ الرَّقِيبَ عَلَيْهِمْ وَأَنتَ عَلَى كُلِّ شَيْءٍ شَهِيدٌ
.
"Ben onlara, ancak bana emrettiğini söyledim: Benim de Rabbim sizin de Rabbiniz olan Allah'a kulluk edin, dedim. İÇLERİNDE BULUNDUĞUM MÜDDETÇE ONLAR ÜZERİNDE KONTROLCÜ İDİM. BENİ VEFAT ETTİRİNCE ARTIK ONLAR ÜZERİNDE GÖZETLEYİCİ YALNIZ SEN OLDUN. Sen her şeyi hakkıyla görensin."
Maide 5/117, 118
"İnanmak istemeyeni hiçbir mantık ikna edemez" derler ya, bizim ihvan apaçık ayetleri duymasına rağmen, dergahında kendisine ezberletilenleri başlıyor papağan gibi sana saymaya:
"Bu ayetlerden peygamberlerin dünyadan habersiz olduğu anlamını nasıl çıkartıyorsun!!! Bence bu ayetlerin siyak ve sibakına(!) sebeb-i nüzuluna(!) zahiri ve batını manalarına(!) filan bi bakmak lazım!!!" :D
"İyi tamam" diyorsun. "Madem ayet kapalı(!) o zaman Resulullah'ın (sav) Hadisleri ile kapalı(!) ayeti berraklaştıralım:
"Kıyamet günü Ashâbımın önde gelenlerinden bazısını getirip amel defteri siyah olanlarla birlikte haşredecekler. Ben 'Allah'ım! Onlar benim Ashâbım!' dediğimde, şu cevabı duyacağım: 'Senden sonra bu Ashâbının neler yaptıklarını BİLMİYORSUN!' O zaman ben de o salih kulun sözlerini tekrarlayacak "İÇLERİNDE BULUNDUĞUM MÜDDETÇE ONLAR ÜZERİNE KONTROLCÜ İDİM. BENİ VEFAT ETTİRİNCE ARTIK ONLAR ÜZERİNE GÖZETLEYİCİ YALNIZ SEN OLDUN. Sen her şeyi hakkıyla görensin." diyeceğim. Bunun üzerine bana şöyle denilecek: "Sen aralarından ayrılır ayrılmaz bunlar mürted olup dinden çıktılar ve eski hallerine döndüler."
KAYNAK: Sahih-i Buhari, C. 4, Sh. 110 , 142 ve 640 hadis: 3349 C.5 - Sahih-i Müslim, C.7 Sh 157 hadis: 2860 - Yine Sahih-i Buhari, C. 5, Sh. 240, hadis: 4770
"Kevser havuzu kenarında Ashâbımdan bazılarını bana getirirler. Ben onları tanıyınca -kim olduklarını onaylayınca- onları benden ayırıp götürürler. O zaman ben: 'Ya Rabbi! Ashâbımdı onlar' derim de, 'SENDEN SONRA ONLARIN NELER ETTİĞİNİ BİLMİYORSUN' denilir bana."
KAYNAK: Sahihi Buhari, Kitab'ul Rıkâk, C.4, Sh. 95 - Sünen-i İbni Mâce, Kitab-ı Menâsık, 5830 - Ahmed Bin Hanbel, Müsned C. 1, Sh. 453 ve C. 3, Sh.28 ve C. 5, Sh.48
"Kıyamet günü ben, ashabımdan önce Havuzun yanına varacağım. Bilin ki bazıları sapık develerin kovulduğu gibi havuzumdan kovulacaklar. Ben onları çağırarak: 'Beri gelin' diyeceğim. Bana denilecek ki: 'Şüphesiz onlar senden sonra değiştiler.' Bu esnada ben diyeceğim ki: "Yok olsunlar, yok olsunlar."
KAYNAK: Sahih-i Müslim, C.1, Sh.150, hadis: 249; Kitabut Tahare, Bab: 12

İhvan'a dönüp:
"Bak gördün işte, ayetleri bizzat Resulullah tefsir ediyor! Al sana Kur'an, al sana Sünnet? Hani bu ayetlerden peygamberlerin dünyadan habersiz oldukları anlamı çıkmazdı??? Kitabullah'ın hükmünden kurtulabilmek için siyak sibak, esbab-ı nüzul, zahir batın(!) diyerek işi sulandırmayı denedin! Ama Buhari ve Müslim'deki hadisleri -ki sen ve senin gibiler için Kur'an gibiydi- gördün işte! Resulullah (sav) vefatından sonra bırak bizi, en yakın ashabının dahi neler yaptıklarından, ne durumda olduklarından haberi yokmuş ve ancak Kıyamet gününden sonra olup bitenleri öğrenecekmiş... Eee???"
İhvan'ın cevabı:
"Valla şu an için bi şey diyemem!!! Hem bu hadisler gerçekten Buhari'de Müslim'de var mı, varsa sahih mi!!!" (Sıra putunu yemeye geldi :) )
"Yani ben şimdi yalan mı söylüyorum?"
"Yoo estağfirulah kardeş! Ben onu demek istemedim(!) ama pek kafama yatmadı düşüncelerin!!!"
"Bunlar benim düşüncelerim mi?" :)
"Ehl-i Sünnet vel Cemat alimlerimize pek uymuyor da anlattıkların!!!"
"Yani?"
"Rabbim hepimizi ıslah etsin!!! Sırad-ı Müstakim'den ayırmasın!!!"
(Belli ki, tamam sohbet burada bitti, herkes kendi yoluna demek istiyor!)
Ben de "Amiiiinn" diyorum içtenlikle bu temennisine!
Bu türden diyalogları o kadar çok yaşadım ki!
Şu bahsettiğim de zaten hayali değildi. Yakın zamanda Dereli Kaplıcaları'nda oldu. Bilen bilir ben her hafta düzenli olarak Dereli (bazen de Göbel) de spor yaparım. Bursa'dan mı İnegöl'den mi ne gelmiş işte bir misafir. Kendisi ticaretle uğraşan bir esnafmış. Sakallı falan olunca biraz muhabbeti artırdık. Eh sakalım olmasa da biz de ilahiyatçıyız ya! Konu konuyu açtı derken işte bu içler acısı sohbet gerçekleşti.
Peki bu namazlı abdestli, -kaplıcanın yanındaki camide namaz kılıyordu ordan biliyorum- anladığım kadarıyla harama helale dikkat eden, kendince dindar olan misafirimiz neden böyle? Neden alenen Kur'an ve Kur'an'la aynı çizgideki Hadisleri kabul edemiyor?
Bunun pek çok nedeni olabilir. Ama ana sebep "Kur'an'sızlıktır"
15 - 20 yıla gelinceye kadar Türkiye'de Kur'an'ı anlamından, mealinden okuma kültürü var mıydı? Elbette bir kısım insanlar hep olmuştur ama ya çoğunluk?
Beğenirsiniz ya da beğenmezsiniz rahmetli Yaşar Nuri Öztürk'le başladı ilk Kur'an merkezli din anlayışımız. Geniş kitlelere o öğretti Kitabullah'ın anlaya anlaya, düşüne düşüne, mealinden okunması gerektiğini.
Yaşar Nuri TV'de ilk çıkmaya başladığında hatırlayın neler söylüyorlardı dindar(!)lar kendisine? "Sosyete Hocası" denilerek önce alaya alındı, ardından akla hayale gelmeyecek iftira ve saldırılara başladılar. Adam namazların cem edilmesini anlattı mesela, Kur'ansız dindarcı: "Bu kel, namazı beşten üçe indiriyor!" iftirasını sağda solda utanmadan anlattı. (Bu iş uzun sürer, konu dağılır nokta)
Velhasıl Öztürk'le birlikte "İndirilen İslam" ile "Uydurulan İslam"ı keşfettik.
İşte bu ihvan, "Uydurulan İslam"ın zavallı temsilcisi!
Maalesef Kur'an dışındaki pek çok kitaplarda ihvanın savundukları yazar, din iman diye hacı hoca, molla takımı asırlardır hep bunları anlatır! Bunların akıldaneleri Kur'an merkezli din anlatan üç-beş kişiye de "Kur'aniyyun" damgası vurarak akılların sıra itibarsızlaştırma alçaklığına girişirler. "Kur'aniyyun", "Kur'an'cılar" anlamına geliyor! Görüyor musunuz suçu??? Bunun zıddı ne peki? "Kur'an'sızlar" :D
Pensilvanya Şarlatanı da kürsülerde böyle derdi: "Son zamanlarda bir de 'Kur'an müslümanlığı' çıktı!"
Bu Vatikan Köpeği ve saz arkadaşlarına göre "Kur'ansız Müslümanlık" da varmış demek ki!
Şunu demeye çalışıyorum:
İhvan(lar) zurnanın son deliği! Önce bu "Kur'an'sız Softa"ların beyin (beyinsiz) takımı Kitabullah'ı keşfetmeli ve Kitab'a sözde değil özde boyun eğmeli. Aklını kiraya vermiş "bizi koyun, sığır gibi güdün" diyen akılsızların akıl yoksunu hocaları boyun eğecek ki önce, sonra "gassal elindeki meyyitler" teslim olabilsin Kur'an'a! Zira Allah'ın buyurduğuna değil, Efendi'sinin buyruğuna uyar onlar!..
İhvanın dediği gibi: "Rabbim hepimizi Sırad-ı Müstakim'den ayırmasın."
Vesselam...
M. TULUKCU
●●●
وَمَا كَانَ لِمُؤْمِنٍ وَلَا مُؤْمِنَةٍ إِذَا قَضَى اللَّهُ وَرَسُولُهُ أَمْرًا أَن يَكُونَ لَهُمُ الْخِيَرَةُ مِنْ أَمْرِهِمْ وَمَن يَعْصِ اللَّهَ وَرَسُولَهُ فَقَدْ ضَلَّ ضَلَالًا مُّبِينًا
.
"Allah ve Resûlü bir işe hüküm verdiği zaman, mümin bir erkek ve kadına o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve Resûlüne karşı gelirse, apaçık bir sapıklığa düşmüş olur."
Ahzab 33/36
Not: "apaçık sapıklığa düşenler"in akıbeti için bkz. Cin 72/23

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.