MANŞET!

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR?

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR? Karanlıklardan aydınlığa çıkalım, (Hadid 9) en doğru yolu bulalım (İsra 9) diye biz kullarına Kitabullah...

21.05.2017

AŞERE-İ MÜBEŞŞERE EFSANESİ!

AŞERE-İ MÜBEŞŞERE EFSANESİ!
Aşere-i Mübeşşere, henüz yaşıyorlarken Resulullah'ın (sav) kendilerini güya CENNETLE MÜJDELEDİĞİ (!) 10 SAHABİ'dir.
Daha ölmeden cennetle müjdelenen(!) bu 10 kişi şunlardır:
1) Ebu Bekir
2) Ömer
3) Osman
4) Ali
5) Zübeyr Bin Avvam
6) Talha Bin Übeydullah
7)Abdurahman Bin Avf
8) Sa'd Bin Ebi Vakkas
9) Ebû Übeyde Bin Cerrah
10) Said Bin Zeyd
Peki bu doğru mu?
— Tabii ki DOĞRU DEĞİL!
Bu görüşüme şimdi birileri fena halde kızmışlardır. :)
 Onları gerçekten anlıyorum. Yıllarca ben de bunun doğru olduğunu zannederdim zira.
Hatta öğretmenliğimin ilk yıllarında Siyer dersinde belki de her yazılıda "Aşere-i Mübeşşere ne demektir? İsimlerini yazınız" sorusunu mutlaka sorar, bütün öğrencilerime kendi isimleri gibi ezberletirdim!
"Cehennem giden yol, iyi niyet taşlarıyla döşelidir" denir ya, benim durum sanırım böyleydi. Ne hazin!
Kur'an'la gerçek anlamda tanışana, kimi diğer kaynaklara ulaşana kadar bu "şehir efsanesi"ne ben de katkı sundum maalesef. Rabbimden affımı, o eski öğrencilerimden de cehaletimi bağışlamalarını dilerim.
Peki neden doğru değil bu kadar meşhur bir konu?
Kur'an'a aykırı da onun için doğru değil!
Kur'an'ın nesine aykırı?
Ahkaf Suresinin 9. ayetine mesela!
Ne varmış o ayette?
Beraber okuyalım:
.
قُلْ مَا كُنتُ بِدْعًا مِّنْ الرُّسُلِ وَمَا أَدْرِي مَا يُفْعَلُ بِي وَلَا بِكُمْ
.
"De ki: Ben peygamberlerin ilki değilim. BANA VE SİZE NE YAPILACAĞINI DA BİLMEM!.."
Gördünüz mü ayeti?
Okuduğun, alim ulema görüşü falan değil ahbap, bizzat Allah'ın Kelamı!
Kendisine "Bana ve size ne yapılacağını bilmem" demesi emredilen bir Elçi,"Yav tamam Allah bana böyle söylememi emretti de aslında falanca falanca kişiler cennetliktir, benden duymuş olun!!!" diyebilir mi???
Bu ayeti bildiği halde hala "Aşer-i Mübeşşere vardır, doğrudur" diyenler, Kur'an'la dalga geçtiklerinin farkındalar mı???
Böyleleri Ahkaf 9'a gerçekten iman etti mi???
Belli oluyor!
Kur'an'ı dinleyince, Allah'ın mesajını duyunca, ne deriz sonunda: "Sadagallahul azim"
Yani "Allah doğruyu söyledi"
Ee, bu ne iş peki???
Bak değerli okuyucum!
Bana göre bu mesele, işte bu Ahkaf 9'la kapanmıştır. Nokta.
Bunun dışında hem nice ayetler de var daha, yeter ki biraz kafa yoralım!
Örneğin Meariç Suresi'nin 21. ayetinden itibaren Rabbimiz bize mü'minlerin, dolayısıyla cennette ağırlanacakların özelliklerini anlatır. Namazlarını düzenli kıldıklarını, servetlerini fakir fukarayla bölüştüklerini, Hesap Günü'ne kesin kez inandıklarını... hatırlattıktan sonra buyurur ki:
.
وَالَّذِينَ هُم مِّنْ عَذَابِ رَبِّهِم مُّشْفِقُونَ
.
"Ve onlar, Rablerinin azabından korkarlar."
Meariç 70/27
Bu ayetin devamına şimdi biraz daha dikkat:
.
إِنَّ عَذَابَ رَبِّهِمْ غَيْرُ مَأْمُونٍ
.
"Çünkü Rablerinin azabından kimse emin olamaz!"
Meariç 28
Şimdi sormazlar mı adama:
Cennete gitmesi garanti olan, hem de bizzat Hz. Muhammed tarafından müjdelenen(!) bir insan hiç cehennem korkusu çeker mi?
Daha ölmeden "Cennet vizesi" eline tutuşturulan(!) bir kul, Allah'ın azabından niye kaygı duysun? Oyun olmuş torba dolmuş!!!
Öyle ya, "Allah verdiği sözünden caymaz" ( لَا يُخْلِفُ اللَّهُ وَعْدَهُ) kuralının gereği (Rum 30/6) tedirginlik duyulacak endişe de yok ortada???
İyi güzel de yukarıda okuduğun Meariç 28 n'olacak peki???
Veya şu ayet:
.
أَفَأَمِنُواْ مَكْرَ اللّهِ فَلاَ يَأْمَنُ مَكْرَ اللّهِ إِلاَّ الْقَوْمُ الْخَاسِرُونَ
.
"Allah'ın azabından emin mi oldular? Ziyana uğrayan topluluktan başkası Allah'ın mühlet vermesinden emin olamaz."
Araf 7/99
Müslümanın özelliği "Korku ile Ümit arası" (Beyne'l Havf Ver Reca) değil miydi?:
.
تَتَجَافَى جُنُوبُهُمْ عَنِ الْمَضَاجِعِ يَدْعُونَ رَبَّهُمْ خَوْفًا وَطَمَعًا
.
"Onlar, yataklarından kalkıp KORKU VE ÜMİT İÇİNDE Rablerine dua ederler."
Secde 32/16
Gelin en doğruyu bilen, en doğruyu söyleyen Allah'ın Kitabı'na teslim olalım. Kur'an'ın berraklığını, Kitabullah'a uymayan rivayetlerle, Hadis denen Habis'lerle, menkıbe, alim ulema(!) fetvalarıyla bulandırmayalım:
.
أَأَنتُمْ أَعْلَمُ أَمِ اللّهُ
.
"Siz mi daha iyi bilirsiniz, yoksa Allah mı?"
Bakara 2/140
Kaldı ki Kur'an'ın yanısıra Aşere-i Mübeşşer'e meselesinin masal olduğunu gösteren Hadisler de var!
Aha işte buyrun:
Ensar (Medineli müslümanlar) hanımlarından Ümmül Alâ anlatıyor:
Mekke’den hicret etmek zorunda kalan Mekkeli muhâcirler, Medine’ye geldikleri zaman Ensar onları ağırlamak için adeta birbirleriyle yarışa girdiler. Onları paylaşamadılar da sonunda kur'a çekmek zorunda kalındı. Çekilen kur'ada Osman bin Maz’un bize çıkmıştı.
(Mekke’de iken de her gününü nafile oruçla, gecelerini de hiç uyumadan ibadetle geçiren gerçekten muttaki bir sahabiydi Osman Bin Maz'un. Öyle ki bir zaman sonra eşinin şikayeti üzerine Resulullah (sav) Osman'a, kendisini örnek almasını, hergün oruç tutmamasını, geceleyin bir miktar uyumasını, çoluk çocuğuyla da ilgilenmesini, bedeninin de kendisi üzerinde hakkı olduğunu hatırlatmış, tam ikna olmayınca da: "Bari Davut kardeşim gibi yap ey Osman! Bir gün oruç tut bir gün tutma." buyurduğu kimsedir. Resulullah'ın (sav) aynı zamanda süt kardeşidir... M. T.)
Ümmül Alâ'yı dinlemeye devam edelim:
Ne var ki Osman'a Medine'nin havası yaramadı ve bir müddet sonra hastalandı ve bu hastalıktan dolayı da vefat etti.
Resûlullah (sav) bundan haberdar olunca evimize teşrif etti. Osman’ın yanına vardı, onu alnından öptü. Gözlerinden süzülen yaşlar Osman’ın yanağına bile damlamıştı.
Osman yıkandı ve giydiği elbiseyle de kefenlendi.
Ben:
— Allah sana rahmet etsin ey Osman, dedim. Allah’ın sana ikramda bulunduğuna şâhidim!
Resûlullah (sav):
— Allah’ın ona ikramda bulunduğunu da nereden biliyorsun? dedi.
— Allah ona da ikram etmezse, ya kime ikram eder ya Resûlallah! dedim.
Resûlullah (sav):
— Ben onun hakkında ancak hayır temenni ederim.VALLAHİ BEN ALLAH'IN ELÇİSİ OLDUĞUM HALDE, RABBİMİN BANA VE SİZE NE YAPACAĞINI BİLEMEM! buyurdu.
Cenaze kabristana götürülürken bu defa da Osman’ın eşi seslendi:
— Senin için cennet hazırlanmıştır ey Osman!
Resûlullah (sav) kızgın kızgın ona bakarak:
— Sen nereden biliyorsun? diye sordu.
Eşi:
— Ya Resûlallah! Osman senin hem süvarin (atlı mücahid) hem de sahâbin değil mi?
Resûlullah (sav):
— Vallahi biz onun iyiliğinden başka bir şey bilmiyoruz. ANCAK BEN, ALLAH’IN ELÇİSİ OLDUĞUM HALDE, NE BANA NE DE ONA NE YAPILACAĞINI BİLMİYORUM. ONUN HAKKINDA "Allah'ı ve Resulünü severdi" DEMEN YETERLİDİR, buyurdu.
Bkz. Asım Köksal - İslâm Tarihi C.9 - Sh. 250
Gördüğünüz gibi olay bu kadar nettir işte.
Bu konuda kimi Hadis(!) rivayetlerinin varlığını elbette ben de biliyorum. Zamanında çok araştırmıştım. Ama ne kadar çok olursa olsun, Kur'an'a uymayan bir rivayet bir müslümanı bağlamaz, bağlamamalı.
Hangi ünlü Hadis kitabında olursa olsun hem de. Unutmayalım ki şu ifade de Resulullah'a (sav) aittir:
.
أَعْرِضُوا حَدِيثِى عَلَى كِتَابِ اللّٰهِ فَإِنْوَافَقَهُ فَهُوَ مِنِّي وَأَنا قُلْتُهُ
.
"Benim sözlerimi Allah’ın Kitabı'nın ölçülerine vurunuz. Şayet Kur’an’a uygun düşüyorsa o bendendir, onu ben söylemişimdir."
İşin garip yanı, bu konuda Buhari ve Müslim gibi en sahih kitaplarımızda rivayet yoktur. Diğer kitaplarda bulabilirsiniz ancak.
"Diğer hadis kitaplarında geçmesini nasıl izah edebiliriz peki?"
Aşere-i Mübeşere'nin olmadığını savunanlara göre:
Resulullah'ın (sav) vefatından sonra bildiğiniz gibi sahabe arasında ihtilaflar, hatta savaşlar çıktı.
Mesela Cemel Vakası'nda Aşere-i Mübeşşere(!) içinde yer alan Hz. Ali'nin karşısında yine Aşere-i Mübeşşere'den sayılan Hz. Zübeyr Bin Avvam Ve Hz. Talha Bin Ubeydullah vardı ve bunlar birbiriyle savaştılar.
Maalesef Talha ve Zübeyr bu savaşta öldürüldüler.
Hz. Osman dönemi de böyle geçti.
Resulullah'ın vefatından hemen sonra Müslümanlar birbirine düştüler yani, az çok herkesin malumudur bunlar.
İşte bir zaman sonra, bu ihtilafı ortadan kaldırmak için kimilerinin, bu 10 kişinin Resulullah (sav) tarafından cennetle müjdelendiğini -iyi niyetle tabi- uydurarak kardeşler arasında ihtilafın giderilmesi, hepsinin hayırla yad edilmesi, müslümanlar arasına fitne fesadın önlenmesi gayretiyle böyle bir yola tevessül ettiklerini anlatırlar. Mevzu uzundur.
Bunlar da mümkün tabi.
Acizane benim bir ayrı kanaatim de şudur:
Biz bile kimi zaman bazı tanıdığımız insanların çok hayırlı işlerine şahit oluruz da, ne kadar güzel bir amel işlediğini ifade etme, memnuniyetimizi gösterme adına direkt yüzüne "vallahi sen cennetlik adamsın yav!" deriz.
Ya da bir başka mecliste o kişiyi kastederek: "O adam var ya, inanın cennetlik yav cennetlik" deriz!
Bizim bu ifademiz, onun cennetlik olduğunu göstermez ama.
Bu sözümüz, ona bir duadır ve Rabbimizin onu ödüllendirmesi için bir temennidir aynı zamanda.
İhtimaldir ki Resulullah (sav) da bu 10 kişinin güzel amellerine değişik zamanlarda şahit olmuş ve bizim dediğimiz gibi buyurmuş olabilir olsa olsa... Ve mutlaka buyurmuştur zannımca.
Ama tıpkı bizim gibi, Resulullah'ın da ancak onlara dua ve temennisidir bu!.. Aksi düşünülemez. Çünkü Resulullah (sav) da Kur'an'a uymakla mükellefti:
.
وَاتَّبِعْ مَا يُوحَى إِلَيْكَ مِن رَّبِّكَ
.
"Rabbinden sana vahyedilene uy!"
Ahzab 33/2
(Ayrıca bkz Enam 6/106 - Yunus 10/109 vb)
.
Nitekim Elçi'nin ağzından şu ifadeleri de Kur'an'da görüyoruz:
.
إِنْ أَتَّبِعُ إِلاَّ مَا يُوحَى إِلَيَّ
.
"Ben ancak bana vahyedilene uyarım."
Enam 6/50
(Ayrıca bkz. Araf 7/203 - Ahkaf 46/9 vb)
Gördüğünüz gibi Alemlere Rahmet asla Allah'a isyan etmez, edemez. Kur'an'dan farklı söylemez, söyleyemez.
Söylemez de söyletirler işte!
Sanki Resulullah Rabbimizin karşısında "Rakip Firma" da???
Umarım yazdıklarımı düşünürsün... Sonra kafana göre takıl. :)
Vesselam...
Mustafa TULUKCU
●●●

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.