MANŞET!

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR?

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR? Karanlıklardan aydınlığa çıkalım, (Hadid 9) en doğru yolu bulalım (İsra 9) diye biz kullarına Kitabullah...

21.05.2017

MAKYAVELİZM

MAKYAVELİZM
Ün­lü İtalyan siyasetçisi, tarihçi ve yazar Niccolo Machiavelli (1469 -1527) politika dünyasında çok tanınan bir figürdür.
Ünü nereden geliyor?
Özetlenebilecek şu düşüncesinden:
"Sizi amacınıza ulaştıracak her yol, her yöntem meşrudur, mubahtır!" Bu felsefeye siyasi literatürde "Makyavelizm" deniyor.
Machiavelli bu düşüncesini, devletin âli menfaatleri söz konusu olduğunda, özellikle de dış politika alanında uygulanması gerektiğinini savunuyor.
Kabul etmeliyiz ki bu fikir, bir çırpıda toptan yanlıştır denilemez; haklı olduğu yerler veya anlar olabilir!
Nası mesela?
Farz edin ki kimi devletler ile fiili bir savaş durumumuz var; normal şartlarda ahlak dışı görülen her hangi bir davranışı bu ülkelere karşı sergilemek ahlaksızlık mıdır mesela? Doğru sözlü olmak, yalan söylememek İslam'ın olmazsa olmazlarındandır tamam, tamam da düşmana karşı da "her zaman" dürüst olmak doğru mu acaba? Ajan olduğundan şüphelendiğiniz biri size sorsa misal: "Şu an o bölgede kaç askeriniz var? Tankınız topunuzun sayısı ne? Ne zaman saldırmayı planlıyorsunuz?"
Dürüstlük yapıp bülbül gibi ötecek miyiz? :)
Elbette "Harp, hiledir." Ve böylesi durumlarda dürüstlük, enayiliktir, aptallıktır tabi
Machiavelli'nin görüşü öyle bir çırpıda reddedilemez, bu hamur çok su götürür demeye çalışıyorum.
Ancak bunun "sınırlarını" iyi belirlemek, "nereye kadar" olduğunu çok iyi tespit etmek şarttır. Zira "Hedefimize ulaşmak için bize her yol helaldır" demek, "Bizim müslümanlıkla falan ilgimiz yok, biz İslam'dan istifa edeli çok oldu!" demektir. (Birazdan açacağım sabret)
Peki, bu sınırı çizerken kriterimiz, ölçümüz, mihenk taşımız ne olacak?
Bu konuda sizler ne düşünürsünüz elbette bunu bilmem mümkün değil, ama benim düşüncelerimin özeti şudur:
Fiili savaş durumunda hiç kuşkusuz kimi yasaklar zorunlu olarak ihlal edilebilir. Vakt-i Hazar'da haram olan bir yalan, Vakt-i Sefer'de pek ala kullanılabilir. Lakin savaş hali de olsa bunun bir sınırı vardır.
Machiavelli'nin önerdiği, Kainat Şarlatanı'nın bizzat uyguladığı gibi öyle "her yol mubah" olamaz ahbap! "Savaş Ahlakı" denen bir realite geçiştirilemez. İslam'ın bu konularda da müslümana hatırlattığı, emrettiği nice kurallar söz konusudur.
Ne gibi?
Savaşta üstünlüğü ele geçirip sonunda kimilerini esir alacak olsanız faraza, artık onlar sizin "özel konuk" statüsünde misafirlerinizdir. Asla işkence yapamaz, öldüremezsiniz Ya fidye talep edererek ya da karşılıksız olarak serbest bırakırsın, 3. şık yok! (Muhammed 47/4) Esaretleri esnasında yediğinden yedirecek, içtiğinden içirecek, ağır işlerde bile çalıştırmayacaksın. İllaki çalıştırılacaksan, sen de ona yardım edeceksin.
İşte bunun gibi...
Ne demek istediğimi iyice anlamanız için bakın size "Savaş Ahlakı"na dair çok ilginç bir anekdot hatırlatayım:
Ashap'tan Huzeyfet’ül Yemâni anlatıyor:
Ben ve babam Bedir savaşına katılamadık. Sebebine gelince:
Babamla birlikte Medine'ye hicret için Mekke’den yola çıkmıştık. Kureyş kâfirlerinin bundan haberi olmuş, çıkışta yolumuzu kestiler ve:
"Siz ikiniz" dediler. "Kesinlikle Muhammed’in yanına gidiyorsunuz, öyle değil mi?" Biz de:
"Hayır, O’na gitmiyoruz!" dedik.
Bunun üzerine, Muhammed’in safında yer alıp kendileriyle savaşmayacağımız hususunda Allah adına bizden söz aldılar. Ellerinden kurtulmak için bu sözü verdik. Bizi bıraktılar.
Daha sonra binbir zorlukla Medine’ye geldik, olup biteni Resûlullah’a (sav) anlattık. Bunun üzerine:
.
انْصَرِفَا. نَفِي لَهُمْ وَنَسْتَعِينُ بِاللّهِ تَعالى عَلَيْهِمْ
.
"Öyleyse siz bu savaşa girmeyeceksiniz! Bizler verdiğimiz sözü tutar, onlara karşı yardımı Allah’tan dileriz!"
Kütüb-i Sitte - C.12 Sh. 102
İşte İslam budur dostum. karşımızdaki kafir bile olsa verilen sözü yerine getirmek şarttır. (İsra 17/34)
"Şüphesiz ki sen çok yüce bir ahlak üzeresin" övgüsüne (Kalem 68/4) muhatap olmuş bir Elçi'nin (sav) şu emri nasıl gözardı edilebilir:
.
حَسِّنْ خُلْقَكَ وَلَوْ مَعَ الْكُفَّارْ تَدْخَل مداخِل اْلاَبْرَارْ
.
"Karşındaki kafir bile olsa, ahlakını güzelleştir ki iyiler grubuna girebilesin!"
Olağanüstü, çok özel durumlar hariç her yerde dosdoğru olmak, "elinden ve dilinden emin olunmak" müslüman olmanın şiarıdır velhasıl. (Hud 11/112)
Kimileriniz "kayıtsız şartsız" her halükarda dosdoğru olmak şarttır, diye düşünebilir. Buna ben de sıcak bakanlardanım, ama ya işin içinde kesin "ölüm riski" varsa, mutlak "zaruret" söz konusu ise?
Öyle anlar olabilir ki, gözünün önünde annesi Sümeyye, babası Yasir gibi şehid edilen Ammar'ın durumuna düşer, sırf ölümden kurtulmak adına yalan söylemek zorunda kalabilir, (Nahl 16/106) haram olmasına rağmen canımızdan olmamak adına "domuz eti" yemek, "içki, şarap" içmek zorunda olabiliriz (Bakara 2/173 - Maide 573) "Olağanüstü durum"dan kastım budur. Bunu yaparken dahi ancak "ölmeyecek kadar" ölçüsü var ama?
Görüyor musunuz İslam'ı? Anladınız mı şimdi "Savaş Ahlakı"nı?
Şimdi siz bu ölçüleri yok farz edip, "amacınıza ulaşmak için" her haltı işleyeceksiniz? Ahlaksızlığı din iman belleyeceksiniz? Hem de "dindarlık" adına? Bunun bizimle ilgisi ne???
"Sınav sorularını çalıp el altından şakirtlerinize vereceksiniz?"
"Aman ha makamınızda kalın, sakın ola kendinizi deşifre etmeyin düşüncesiyle Kölecikler'inize içkiyi, dansı, baleyi önerecek, başınızı açın, denize bikiniyle girin "çünkü harp hiledir, başörtüsü teferruattır!" diyeceksiniz?"
"Namazı gizli kılın, bu olmuyorsa evde falan kaza edin, bu da mümkün değilse ima ile mima ile işte bişeyler yapın, diyeceksiniz?"
"Yalan üstüne yalanlarla, doğru olmayan şahitliklerle, en iğrenç kumpaslarla rakiplerinizi ekarte edeceksiniz? Yeter ki kılcal damarlara kadar nüfuz edin, diyeceksiniz?"
"Davamız için 'alçak uçuş' yapabilir, bir çırpıda 250 masum cana kıyabilir, 2.500'ünü yaralı, sakat bırakabilirsiniz! Ama sivilleri öldürüp onları da bir bakıma cennete gönderdikten sonra(!) suyunuzu mutlaka besmele çekerek ve oturarak, hem de 3 nefeste için sünnettir, diyeceksiniz?"
Offf içime fenalık geldi...
Yav neresi İslam bunun???
Hiçbir kural tanımayan, hiçbir ahlakî ölçüsü olmayan, kendi egosuna, süflî arzusuna ulaşmak için her şeyi helal sayan, her şeyi meşru görenden nasıl müslüman olabilir, nasıl nasılll???
Böylesi hilkat garibelerinden, tuhaf yaratıklardan bırakınız müslümanı, "insan" bile olmaz!
Olsa olsa "Makyavelci Kıtmir" olur diyeceğim ama inanın bu dahi olamaz! Çünkü Machiavelli "her yol meşru" derken bunu dış siyasette, yabancı milletlere karşı yapın diyordu. Bizim Pasinler'li "Ahkaksız Köpek" bu kuralsızlığı ecnebilere falan değil bizzat kendi içinden çıktığı milletine uyguladı!!! Hem de yıllarca? Büyük ihtimal Pensilvanya Köpeği'ne, İsrail Çomarı'na dönüşüm yapmasından kaynaklanmıştır. Soysuzluk ne kötü bi şey!
Böylesi şirret mahluklardan, her renge girebilen bukalemunlardan uzak durun, pisliği ve huyu hepimize bulaşabilir!
Vesselam...
M. TULUKCU
●●●
أَفَمَن زُيِّنَ لَهُ سُوءُ عَمَلِهِ فَرَآهُ حَسَنًا فَإِنَّ اللَّهَ يُضِلُّ مَن يَشَاءوَيَهْدِي مَن يَشَاء
.
"Kötü işi kendisine cazip/süslü gösterilip de onu güzel gören, hiç böyle olmayan gibi midir. Hiç kuşkusuz ki Allah, sapmak isteyene bu fırsatı verir. Dileyeni de doğru yola ulaştırır."
Kur'an - Fatır 35/8

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.