MANŞET!

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR?

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR? Karanlıklardan aydınlığa çıkalım, (Hadid 9) en doğru yolu bulalım (İsra 9) diye biz kullarına Kitabullah...

21.05.2017

MUAVİYE'Yİ NASIL BİLİRSİNİZ?

MUAVİYE'Yİ NASIL BİLİRSİNİZ?
Bilmeyenler için önce Muaviye'nin kim olduğunu kısaca hatırlatayım:
Emevi Sülalesinin (Ümeyye oğulları) en ünlü simalarındandır. Babası Ebu Süfyan, annesi Hind'dir. Yezid'in de babasıdır.
Hz. Ali'den sonra İslam Devleti'nin başına geçen, Halifelik müessesesini Emevi Hanedanlığı'na çeviren sözüm ona 5. Halifedir. 602 yılında doğdu, 680 yılında da öldü.
Şimdilik bu kadarla yetiniyorum.

Muaviye, İslam Tarihi'nde çok tartışılan bir isimdir. Ne zaman müslüman olduğu konusu da tartışmalıdır. Resulullah'ın vefatından 2 sene önce İslam'a girdiği daha kuvvetli gözüküyor.
Hz. Ömer'in halifeliği döneminde Şam Valisi oldu. Hz. Osman'ın döneminde (aynı sülaleden idiler) valiliğini çok daha güçlendirdi. Hz. Osman'ın öldürülmesini bahane edip 4. halife seçilen Hz. Ali'ye biat etmedi: "Sen önce Osman'ın katillerini bul, onları cezalandır sonra senin halifeliğine biat ederim!" diyerek isyan bayrağını çekti.
Hz. Ali ile Sıffin'de savaştı. Ne yaptı etti sonunda muradına ulaştı, ümmetin başına zoraki 5. Cumhurbaşkanı seçildi. (Halife diyemem)
Buraya kadar yazdıkarımdan Muaviye'yi sevmediğimi anlamış olmalısınız. Tabi sevmem, yok bide sevecek miydim?
Paylaşımımı okuyanlardan kimileri şu anda küplere binmiştir:
"O bir sahabi!!! Sen nasıl oluyor da Hazreti(!) Muaviye (razıyalahü anhü!!!) efendimize(!) karşı böyle konuşuyon?! Annaşılan sen de Şii'sin(!), Rafizisin(!) Ehli Sünnet olsaydın böyle konuşmazdın(?!!) Haddini bil(!!!) Abidik gübidik"

Bu türden Ehl-i Sünnet vel Cemaat kafalılara sormak lazım:
"Ebu Hanife, bu Emevi iktidarıyla kol kola hiç gezmiş mi??? Onların potinlerini senin gibi hiç yalamış mı???"
Tam aksine, daha geçen gün yazdım, İmam-ı Azam Ebu Hanife'nin bütün ömrü, ümmetin başına bela olmuş bu sülaleye (sonra da Abbasiler'le tabi) karşı hep mücadele içinde geçmiştir. Hz. Ali'nin Ehl-i Beyt'in bir numaralı savunucusuydu Ebu Hanife!
Siz kiiimmm Hanefilik, Sünnilik kim a Mürcie kafalılar!
Bana Şia gözüyle bakanlar varsa onlara böyle olmadığımın en açık belgesi şudur: "Ben, Mehdi diye bir kıyamet alametine asla inanmam! "Mehdi Masalı" diye müstakil bir paylaşımım var hatta facede, okuyanlar bilir. Mehdilik, Şia mezhebinin olmazsa olmazıdır ama!
Ee benden nasıl Şia olur??? :)
Şimdi burada bu türden sözüm ona Sünni'lerle zamanımı harcamak istemem. Ben asıl şu aşağıdaki bilgileri sizinle paylaşacağım, ki neden Muaviye'den hoşlanmadığımı da belgesiyle anlatmış olayım.

1- Soru: Muaviye ile ilgili bir Resulullah'tan (sav) güvenilir sayabileceğimiz Hadis var mı?
Cevap: Evet var. Kütüb-i Sitte diye bilinen 6 Hadis Kitabından İmam NESAİ'nin vefatı ile ilgili şöyle bir bilgiye ulaşıyoruz kaynaklarda. Bakın bakalım Muaviye ile ne ilgisi varmış İmam Nesai'nin:
"Uzun müddet Mısır'da yerleşip, ilim neşrinden sonra 302 yılında orayı terkederek Şam'a (veya Remle'ye) gelen Nesâî, orada Hz. Muâviye taraftarlarının baskısına mâruz kalır. Kendisinden, Hz. Muâviye'nin Hz. Ali (r.a)'dan üstünlüğüne dair rivayette bulunmasını isterler. O ise:
"Allah onun karnını doyurmasın" hadîsinden başka bir şey bilmediğini söyleyince Hz. Muâviye (r.a) taraftarları Nesâî'yi Mescid'in içinde dövmeye başlarlar. Onları, bu davranışa sevkeden şüphesiz Nesâî'deki Hz. Ali sevgisi ve dolayısıyla 'Fî Fadli Ali' adıyla te'lîf etmiş olduğu eseri idi. Buradan, hırpalanmış ve sakatlanmış olarak Mekke'ye hareket eder. Nesâî, Mekke'ye varır varmaz kötü muâmelelerin tesiriyle vefat eder. Bu yüzden ona şehîd de denmiştir."
Kaynak: Kütüb-i Sitte - Prof. İbrahim Canan, C: 1-Sh 243,244
Hz. Peygamber Muaviye için, niye "Allah onun karnını doyurmasın" buyurmuş olabilir? Gelin bunu da beraber okuyalım:
Abdullah İbn Abbas:
”Ben diğer çocuklarla birlikte oynamaktaydım. Bir de baktım ki Rasûlullah (s.a.v.) geliyor. Ben: “Mut­laka benim için geliyor.” dedim ve kapının arkasına gizlendim . Gelip bir iki adım attı ve beni buldu. Sonra da: “Git bana Muaviye’yi çağır.” dedi. Muaviye, vahiy katipliği yapıyordu. Gidip onu çağırdım. Yemekte oldu­ğunu söylediler. Rasûlullah (s.a.v.)’a gelip Muaviye’nin yemek yemekte olduğunu söyledim. O da: “Git onu çağır.” dedi. ikinci kez gittim, onu ça­ğırdım, yemek yemekte olduğunu söylediler. Durumu Rasûlullah (s.a.v.)’a bildirdim. Üçüncü kez gidip çağırdığımda yine aynı cevabı al­dım, gelip durumu Rasûlullah (s.a.v.)’a anlattığımda o, Muaviye için:”Allah onun karnını doyurmasın.” dedi. Gerçektende artık ondan sonra Muaviye’nin karnı doymadı.
Kaynak: Müslim, Birr 96, 2604
Şimdi bir an için Muaviye yerine kendinizi düşünün, "Resulullah sizi arka arkaya çağıracak ve siz hala umursamadan yemeğe devam edeceksiniz???"
Bunu biraz düşün emi?

2- Buyrun şunu da beraber okuyalım.
(Muaviye isminin sonundaki (ra) Razıyallahü Anhü'nün kısaltılmışı, yani 'Allah ondan razı olsun!' ifadeleri bana ait değildir)
Tabiinden Zeyd İbnu Vehb anlatıyor:
Rebeze'ye uğramıştım. Orada Ebu Zerr (ra)'i gördüm.
Kendisine: "Seni buraya getiren sebep nedir?" diye sordum.
Şöyle açıkladı:
"Şam'daydım. Bir ayet hakkında Muaviye (ra) ile ihtilafa düştük. Ayet şu:
"Ey iman edenler! Hahamlar ve rahiplerin çoğu, insanların mallarını haksızlıkla yerler. Allah yolundan alıkoyarlar. Altın ve gümüşü biriktirip Allah yolunda sarfetmeyenlere can yakıcı bir azabı mujdele. Bunlar cehennem ateşinde kızdırıldığı gün, alınları, böğürleri ve sırtları onlarla dağlanacak. "Bu, kendiniz için biriktirdiğinizdir, biriktirdiğinizi tadın" denecek" (Tevbe, 34-35).
Muaviye (ra):
"Bu ayet ehli kitap hakkına inmiştir" dedi.
Ben ise: "Hem bizim, hem de onlar hakkında indi" dedim.
Bu mesele üzerinde aramızda ihtilaf çıktı.
Halife Hz. Osman (ra)'a yazarak beni şikayet etti.
Hz. Osman bana yazarak Medine'ye gelmemi emretti.
Bunun üzerine Medine'ye geldim.
Halk, sanki daha önce beni hiç görmemiş gibi, çoklukla etrafımı sardı.
Durumu Osman (ra)'a açtım. Bana:
"İstersen buraya yakın bir yere git" dedi.
İşte beni buraya getiren gerçek sebep budur. Benim üzerime Habeşli siyahi bir köleyi amir tayin etseler mutlaka dinler, itaat ederim."
KAYNAK: Buhari, Zekat 4, Tefsir, Berae 6 - Kütüb-i Sitte Prof İ. Canan C.3 Sh 537
Ebu Zerr, kaynaklara göre Rebeze'ye sürüldüğü sırada 90 yaşındaydı?
Şu Tevbe 34, 35 ihtilafına gelince:
Yav kardeşim, her ne kadar ilgili ayetlerde Hahamlar (Yahudiler) ve Rahipler (Hıristiyanlar) diye başlasa da altın ve gümüşü biriktirmeye kalkan müslümanlar bu tehditten muaf tutulabilir mi? "Kızım sana söylüyorum gelinim sen işit" demek değil de ya nedir? Sadece Ehl-i Kitab'ı ilgilendiriyorsa o zaman Allah bize niye bu ayetleri indirdi? "Gul" yani "De ki" ile başlayan tüm ayetleri atalım o zaman! Öyle ya, bu ayetleri de Peygamberimize emretti Allah, bizimle ne ilgisi var?" mı diyeceğiz?
İşi gücü mal, iktidar sevdası olan Muaviye Tevbe 34, 35'den hoşlanmaz tabi! "Bizimle ne ilgisi var?" demeyecek de ne diyecekti?
Hz. Ebu Zer ki, hayatı dillere destan!
Bakın Resulullah (sav) bu güzide sahabi için ne buyuruyor:
.
مَا اَظَلَّتِ الْخَضْرَاءُ وََ اَقَلَّتِ الْغَبْرَاءُ اَصْدَقَ لَهْجَةً مِنْ اَبِى ذَرٍّ
.
 "Ebû Zer’den daha doğru sözlü birisini, ne yeryüzü taşıdı, ne de gök kubbe gölgeledi."
Kaynak: Doğuştan Günümüze Büyük İslam Tarihi – C. 1 Sh. 307 - Kütüb-i Sitte- C.8 Sh. 310
İşte böyle bir insanı, kuş uçmaz, kervan geçmez bir bölgeye, Rebeze'ye süreceksiniz??? Resulullah'ın yüzüne nasıl bakacaksınız nasılll???

3- Hele bir de şunu okuyalım:
İktidara geldikten sonra Muğire Bin Şube'yi Kufe'ye vali tayin eden MUAVİYE ona şu tavsiyeyi yapıyordu:
"Ali'ye sövmekten Osman'ı sevmekten geri kalma."
Vali Mugire, hutbeye çıkıp sözünü sahabeye lanet ve küfürle bitirince orada bulunan Hicr Bin Adiyy şöyle bağırdı:
"Bilakis Allah'ın lanetine siz daha layıksınız!"
Çok değil daha on yıl öncesine kadar halifeler halkı Al­lah'ın gazabıyla korkuturken şimdi Allah'tan başkalarıyla korkutuyorlardı. Vali'nin Hz. Hicr'e cevabı:
"Yazıklar olsun sana ey Hicr! Ben senin valinim. Sul­tandan kork, sultanın gazabının ve saltanatının seni ve senin gibileri helak etmesinden kork."
Bu sahneler artık her cuma yaşanıyordu.
"Hicr'i öldür!" teklifine Mugire Bin Şube şöyle karşılık verecektir:
"Muaviye dünyada saltanat sürsün diye Mugire ahir ette azap çekemez!"
Hz. Hicr'in sahabe arasında sevilen biri olması ve mut­taki kişiliği, yönetimi ona ilişmekten sakındırıyordu. Küfe valiliğine Muğire azledilip îbn-i Ziyad getirilince yaptığı ilk iş Hz. Hicr ve arkadaşlarını tutuklayıp Şam'a yollamak oldu.
Muaviye, suç­ları Hz. Ali'ye sövme teklifini reddetmek olan bu 11 kişiyi mahkeme ettirir. Mahkeme sonucunda Kadı Şureyh "Hicr'n kanı ve malı haramdır." kararını verir. Bu hükme rağmen Muaviye öldürülmesini emreder. Öldürülmeden önce son bir hak daha tanınır: Eğer sahabeye hakaret ederse canı ba­ğışlanacaktır.
"Ben Rabbimin razı olmadığı bir sözü ağzıma alamam" diyen Hz. Hicr, sövgü teklifini kabul etmeyen arka­daşlarıyla birlikte Merc-i Azra denilen yerde katledilir.
Bu kafileden Abdurrahman Bin Hasan'ın katledilişi çok daha korkunçtu. Muaviye onu "cezasını ağır bir biçim­de sen ver." diye İbn Ziyad'a yolladı. O da Hz. Abdurrahman'ı diri diri toprağa gömdürdü.
Hicr'in şehadeti tüm sahabeyi derin bir teessüre boğ­muştu. Bu zulmü duyan Muaviye'nin Horasan Valisi Rebi Bin Ziyad mescidde toplanan halkın huzuruna çıkıp şöyle de­di:
"Ben bir dua edeceğim, siz de 'amin' diyeceksiniz. Çünkü artık yaşamanın tadı kalmadı:
-Yarabbi! Senin katında benim bir değerim, kabul edilmiş azıcık bir amelim varsa beni bu dünyadan çekip alıver.
Sırtına kefen yerini tutan bir şey giymişti. Namazı kıl­dırıp mescidden çıktı ve oracıkta vefat etti.
Kaynak:
Taberi Tarihi C.5 Sh. 275 - İmamlar ve Sultanlar – Mustafa İslamoğlu - İbn Kesîr, el-Bidâye 8, 56
Bu vahşeti, yumuşaklığı ile bilinen Prof. İbrahim Canan bile 18 ciltlik eserinde müstakil olarak Hz. Muaviye (ra) başlığı ile ele alıp: "Hz. Muaviye'nin (Razıyallaü Anhü) 4 hatasından birisi de buydu" diyor???
Düşünebiliyor musunuz Muaviye alenen resmen cinayet işleyip yaşlı bir sahabiyi -kendi Kadı'sının itirazına rağmen- öldürtüyor ve buna utanmadan "hata" diyor???
Öyle ya, bu kafaya göre: "Muaviye de bir müçtehid(!) idi ve Hicr Bin Adiy konusunda içtihat yaptı(!) Eğer bu içtihadında isabetli ise 2 Hasene (sevap) aldı(!), yok eğer içtihadında(!) hatalıysa -varsın olsun- 1 hasene yine alır!!!"
İşte bu akıldışı açıklamanın adını şimdilerde "Ehl-i Sünnet Vel Cemaat" koydular???
Pensilvanya Şarlatanı da 28 Şubat döneminin MGK kararları için aynı yorumu yapmamış mıydı? O dönemin MGK'sı (Milli Gavurluk Konseyi) İmam Hatip'lerin önüne katsayı engeli getirtti, küçük çocukların Kur'an Kursu'na gitmesini engelletti, Başartülü girmesinler diye üniversitelere "İkna Odalar"ı kurdurttu vs vs da bu utanmaz arlanmaz CIA Köpeği:
"Onlar da devletimizi yönetiyor ve kendileri içtihat ediyorlar!!! İsabetli iseler 2 hasene, yok yanıldılarsa yine de 1 hasene almışlardır!!!"
Sevsinler sizin Ehl-i Sünnet Vel Cemaat'lığınızı!
A utanmazlar! Bir konuda Allah'ın ayeti veya Resulullah'ın apaçık Sünnet'i varken hiç içtihad yapılabilir mi??? "Mevrid-i Nasda içtihada mesağ yoktur" kuralını en çok da siz dillendirmez misiniz???
Böyle Sünnilik yerin dibine batsın!
Böylesi sapkın anlayışlar asla Ehl-i Sünnet olamaz, aslaa!
Ehl-i Sünnet, İmam-ı Azam Ebu Hanife ve benzeri diğer alimler gibi, "Zalimlere en ufak bir meyil göstermemek" (Hud 11/113) ve "En büyük cihadlardan birisinin de zalimlere karşı hakkı haykırmak" olduğunu söz ve eylemleriyle göstermektir.
Budur işte Ehl-i Sünnet!
Eğer Ehl-i Sünnet isen Hz. Ali'nin, Hz. Hüseyin'in ve tüm mazlumların yanında yer alacak, Alemlere Rahmet'in (sav):
"Ey Ali! Seni ancak mü'min sever ve sana ancak münafık buğzeder!" ihtarından (Tirmizî, C.5, Sh 635) hareketle Muaviye ve benzer despotlara, canilere methiyeler düzmeyeceksin! (Tirmizi'nin rivayetine göre Muaviye'nin durumu ne???)
"Bunu yaparsam, Şiilerin ekmeğine yağ sürmüş olurum" diyerek adaletsizliğini Ehl-i Sünnet Vel Cemaat diye yutturmayacaksın. Kimin işine yararsa yarasın sana ne? Nerde adaletiniz? (Nisa 4/135)
 Sen doğruyu söyle, (Maide 5/8) ve her zaman dosdoğru ol! (Hud 11/112)
Ebu Hanife hayranı olarak Muaviye'yi işte bu yüzden sevmem.
Vesselam...
M. TULUKCU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.