MANŞET!

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR?

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR? Karanlıklardan aydınlığa çıkalım, (Hadid 9) en doğru yolu bulalım (İsra 9) diye biz kullarına Kitabullah...

21.05.2017

KABİR AZABI VAR MI?

KABİR AZABI VAR MI?
Her zaman olduğu gibi bu konuda da hacılardan hocalardan birbiriyle taban tabana zıt cevaplar görebilir, duyabilir, okuyabilirsiniz. Bunları 3 grupta toplamak mümkündür:
A- Kahir ekseriyet "elbette var, olmaz olur mu, kim demiş olmaz diye? "Ruh meal ceset" yani hem ruh hem ceset birlikte azap ya da mükafat görecek inancındadır ve hayli de taraftarı vardır.
B- Kimileri de: "Asla yok, hepsi hikaye masal bunların!" düşüncesindedir.
C- Azınlıkta kalan bir başka grup da "Tamam var da o iş bildiğiniz gibi değil ama! Kabir azabı ya da kabir ödülü, mezara girenin cesedine değil ruhuna tattırılacak sadece!"
Bu seçeneklerden hangisi doğru?
Bunca yıldır okuduğumdan öğrendiğimden benim vardığım sonuç "C" şıkkıdır.
Neden "A" değil de "C" şıkkı?
Anlatmaya çalışayım:
Kur'an'da kabir azabına işaret eden sadece 1 tek ayet vardır. Mü'min Suresi'nin 46. ayeti. ("B" grubunda olanlar bu ayetin kabir azabıyla hiç mi hiç ilgisi yok düşüncesindedir.)
Ayet şu:
.
النَّارُ يُعْرَضُونَ عَلَيْهَا غُدُوًّا وَعَشِيًّا وَيَوْمَ تَقُومُ السَّاعَةُ أَدْخِلُوا آلَ فِرْعَوْنَ أَشَدَّ الْعَذَابِ
.
"Sabah akşam, ateşe arz olunurlar. Kıyamet koptuğu gün de şöyle denir: Firavun ailesini azabın en şiddetlisine sokun!"
Mü'min 40/46
Ben de okuduğunuz bu ayette geçen "sabah akşam ateşe arz edilme"yi kişi ölünce Hesap Günü'ne kadar geçen zaman dilimi (kimilerinin ifadesiyle kabir hayatı) olarak anlıyorum. Çünkü ayette "sabah akşam ateşe arzedilirler" buyrulduktan sonra "Kıyamet gününde ise" diyerek azabı ikiye ayırıyor.
Buraya kadar "A" şıkkını savunanlarla paralel gidiyoruz yani, ama dananın kuyruğu şimdi kopacak! :)
Lütfen şimdi beni biraz daha dikkatli okuyunuz:
Hatırlayalım, Mü'min 46'da kimden bahsediliyordu?
Cevap: Firavun ailesinden.
Peki Firavun Ailesi denince ilk akla gelen kimdir veya kim olmalıdır?
Cevap: Tabii ki Firavun'un bizzat kendisi. (Firavun'un hanımı 'Asiye' zaten iman etmiş, cennetlik olmak için Rabbimizden niyazda bulunmuştu. Bkz.Tahrim 66/11)
Kafir olarak can veren Firavun nerede nasıl ölmüştü bunu da hatırlıyor musunuz?
Cevap: Evet hatırlıyoruz. Hz. Musa ve yanındaki iman etmiş İsrailoğullarını öldürmek amacıyla üzerlerine hışımla ilerlerken, suda (Kızıldeniz) boğularak öldü! Askerleri de tabi.
Güzel! Aynen hatırladığınız gibi oldu:
.
وَجَاوَزْنَا بِبَنِي إِسْرَائِيلَ الْبَحْرَ فَأَتْبَعَهُمْ فِرْعَوْنُ وَجُنُودُهُ بَغْيًا وَعَدْوًا حَتَّى إِذَا أَدْرَكَهُ الْغَرَقُ قَالَ آمَنتُ أَنَّهُ لا إِلِهَ إِلاَّ الَّذِي آمَنَتْ بِهِ بَنُو إِسْرَائِيلَ وَأَنَاْ مِنَ الْمُسْلِمِينَ. آلآنَ وَقَدْ عَصَيْتَ قَبْلُ وَكُنتَ مِنَ الْمُفْسِدِينَ
.
"İsrâil oğullarını denizden geçirdik, Fir'avun ve askerleri de zulmetmek ve saldırmak için onların arkalarına düştü. Nihâyet boğulma kendisini yakalayınca (Fir'avun): Gerçekten İsrâil oğullarının inandığından başka ilah olmadığına inandım, ben de müslümanlardanım! dedi... Şimdi mi aklın başına geldi? Halbuki sen şu ana kadar hep isyan etmiştin ve bozgunculardan olmuştun. "
Kur'an - Yunus 10/90-91
Şimdi benim "A" şıkkında olanlara sorum şudur:
Suda boğulan Firavun'un mezarı neredeymiş ki "hem ruh hem ceset beraber" kabrinde azap görüyormuş???
Kafanız hala basmadıysa şöyle sorayım veya:
Biliyorsunuz Hindular, kimi Budistler yakınları ölünce cesedini yakar, ardından kendilerince kutsal belledikleri "Ganj nehri"ne cesetten geriye kalan küllerini döker savururlar. Yani ortada ceset namına bir şey yok ki Hinduların Budistlerin mezarı olsun!!!
Denizde köpek balıklarına, dağda bayırda kimi vahşi hayvanlara yem olan nice talihsizleri veya bir yangında yanıp yok olan insanları hayal edin. Şimdi böylelerinin mezarı var mı ki Kabir Azabı'nı "ruh meal ceset" tatsınlar??? Ortada ceset namına bişey yok ki!!!
Yav kardeşim adamın cesedi atomlara ayrılmış zerresi bile kalmamış ortada, sen hala "ruh meal ceset" kabir azabından bahsediyon yav!
Oh maşallah!
İnsan öldü mü, bu dünyaya ait olan o cesedin hiçbir kıymeti harbiyesi yoktur artık.
Habil'i öldüren Kabil pişmanlık ve şaşkınlık halde iken ölmüş bir kargayı bir diğer karganın toprağı eşeleyerek gömmesi üzerine (Maide 5/30-31) o da bir cesede ne yapılacağını anladı. O gün bugündür ölenin cesedi elimizdeyse yanımızdaysa onu gömeriz hepsi bu.
İnsanın ölümünü fişi çekilen elektrikli bir alete benzetebiliriz. Ruh ile bağlantı kesildi mi, o cesedin işi, görevi bitmiştir. Artık ruhtur bundan sonrasına muhatap olan, ceset değil.
İşte ölenin ruhu, kıyamete kadar geçen bu sürede ya ceza çeker ya da mükafat görür. Zaten bir gün ya da daha az gibidir bu yaşanacak olan zaman da:
"Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar. Bir gün veya günün bir kısmı kadar kaldık. İşte sayanlara sor derler... Buyurur: Sadece az bir süre kaldınız; keşke siz bunu bilmiş olsaydınız!.. Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?"
Kur'an - Mü'minun 23/112-115
Aslında bu süreç içinde yaşanan/yaşanacak olanlar ne gerçek cehennemdir ne de cennet tabi. O iş ancak hesap, sorgu sualden sonra olacak çünkü. Yani Mahşer'de. (Bkz mesela Şuara 26/90-95)
Elbette (bana göre tabi) dünyadaki inancına, yaşam tarzına göre "ya cenet bahçelerinden bir bahçe gibi muamele görür ölenin ruhu, ya da cehennem çukurlarından bir çukura düşmüş gibidir hali. Ortada ister ceset olsun ister olmasın.
Tekrar edeyim, ölenin cesedi bu dünyaya aittir. Hiçbir fonksiyonu olmayan etten kemikten, kandan ilikten başka bir şey değildir o.
(Ha bu arada, mümkünse organlarımızı bağışlayalım ve bir cana can olalım ki Maide 32'deki müjdeye bizler de nail olabilelim. Malum bir can kurtaran bütün insanları yaşatmış gibidir buyruluyor bu ayette. Yoksa boşu boşuna çürüyüp gidecek zaten beden.)
Velhasıl gözleri gömgök, vücudu simsiyah, elinde topuzuyla kabirde bizleri bekleyen Münker ve Nekir rivayetlerine, "Rabbin kim? Nebin kim? Dinin ne?" sorularına, cevapları bilemeyen veya kekeleyenlerin kafasına inecek olan balyoz türünden topuz hikayelerine kafayı takmayın, bunların hepsi Hadis namında uydurulmuş hikaye masaldan öteye geçmez. Münker Nekir Hadis(!)ini rivayet eden Tirmizi 'nin kendisi bile kendi rivayetine "Gariptir" diyor. Kur'an'da Münker Nekir, balyoz topuz türden bir tek ayet göremezsiniz.
Kaldı ki, kişi ölünce Rabbimiz onun ruhunu "kendi yanında" tutuyor. Ruhun bedene dönmemesiyle de ölüm gerçekleşiyor. Okuyalım:
.
اللَّهُ يَتَوَفَّى الْأَنفُسَ حِينَ مَوْتِهَا وَالَّتِي لَمْ تَمُتْ فِي مَنَامِهَا فَيُمْسِكُ الَّتِي قَضَى عَلَيْهَا الْمَوْتَ وَيُرْسِلُ الْأُخْرَى إِلَى أَجَلٍ مُسَمًّى إِنَّ فِي ذَلِكَ لَآيَاتٍ لِّقَوْمٍ يَتَفَكَّرُونَ
.
"Allah, ölmekte olan canları alır, ölmeyenleri de uykularında (bedenlerinden alıp kendilerinden geçirir); sonra ÖLÜMÜNE HÜKMETTİĞİNİ YANINDA TUTAR, ötekilerini de belli bir süreye kadar salıverir. Şüphesiz bunda düşünen bir toplum için ibretler vardır."
Kur'an - Zümer 39/42
Rabbimiz, öleni yanında nasıl tuttuğunu açıklamıyor. Detay vermiyor Kur'an. Ruh ile ilgili bilgimiz çok sınırlıdır zaten. (İsra 17/85) Ölüp gidenlerin de bulundukları yerde neler olup bittiğini başlarına neler geldiğini ne açıklama imkanları var, ne de yaşayanların kendisine sorulacak soruları duymaları onlara cevap verme gibi kabiliyetleri:
.
أَمْواتٌ غَيْرُ أَحْيَاء وَمَا يَشْعُرُونَ أَيَّانَ يُبْعَثُونَ
.
"Onlar diri değil, ölüdürler. Ne zaman diriltileceklerini de bilmezler."
Kur'an - Nahl 16/21 Neml 27/65
.
إِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى
.
"
"Sen ölülere işittiremezsin."
Neml 27/80
وَمَا أَنتَ بِمُسْمِعٍ مَّن فِي الْقُبُورِ
.
"Sen kabirde olanlara işittiremezsin."
Kur'an - Fatır 35/22
.
فَإِنَّكَ لَا تُسْمِعُ الْمَوْتَى
.
"Hiç kuşkusuz sen ölülere duyuramazsın."
Rum 30/52
Ulema, ruhların gittiği yere "Berzah alemi" adını vermiş. Olabilir ama dediğim gibi mahiyetini bilen mi var?
Velhasıl, bizim yapacağımız, elimizden geldiği gücümüzün yettiği kadarıyla müslümanca yaşamaktır. Böyle bir hayatı sürdürürsek, tam öleceğimiz anda melekler yanımıza geliyor ve bakın o an neler oluyormuş:
.
إِنَّ الَّذِينَ قَالُوا رَبُّنَا اللَّهُ ثُمَّ اسْتَقَامُوا تَتَنَزَّلُ عَلَيْهِمُ الْمَلَائِكَةُ أَلَّا تَخَافُوا وَلَا تَحْزَنُوا وَأَبْشِرُوا بِالْجَنَّةِ الَّتِي كُنتُمْ تُوعَدُونَ.نَحْنُ أَوْلِيَاؤُكُمْ فِي الْحَيَاةِ الدُّنْيَا وَفِي الْآخِرَةِ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَشْتَهِي أَنفُسُكُمْ وَلَكُمْ فِيهَا مَا تَدَّعُونَ.نُزُلًا مِّنْ غَفُورٍ رَّحِيمٍ
.
"Şüphesiz, Rabbimiz Allah'tır deyip, sonra dosdoğru yolda yürüyenlerin üzerine melekler iner. Onlara: Korkmayın, üzülmeyin, size vâdolunan cennetle sevinin! derler... Biz dünya hayatında da, ahirette de sizin dostlarınızız.Orada sizin için canlarınızın çektiği her şey var ve istediğiniz her şey orada sizin için hazırdır...Gafûr ve rahîm olan Allah'ın ikramı olarak."
Kur'an - Fussilet 41/30-32
İşte meleklerin müjdesi ve rehberliğinde ruhumuzu böylesine güzellikle teslim ederiz, sözde değil özde müslüman olursak. Acısız sıkıntısız hem de:
.
فَأَمَّا إِن كَانَ مِنَ الْمُقَرَّبِينَ فَرَوْحٌ وَرَيْحَانٌ وَجَنَّةُ نَعِيمٍ
.
"Eğer ölmek üzere olan kişi Allah'a yakın olanlardan ise ona rahatlık, hoş bir rızık ve nimetleri bitmez, kedersiz bir cennet vardır."
Kur'an - Vakıa 56/88-89
Sözün özü,
ölen kişinin ruhu Mahşer'e kadar geçecek süre içinde inanç durumuna göre ya sıkıntı, azap içindedir, ya da huzur ve mutluluk içinde. Cesedinin kıymeti harbiyesi yok. Yeniden dirilirken yepyeni bir ceset elbisesiyle ve yepyeni fonksiyonlarla donatılmış halde O'nun huzurunda toplanacağız, şu anki halimizle hiç değil:
.
نَحْنُ قَدَّرْنَا بَيْنَكُمُ الْمَوْتَ وَمَا نَحْنُ بِمَسْبُوقِينَ. عَلَى أَن نُّبَدِّلَ أَمْثَالَكُمْ وَنُنشِئَكُمْ فِي مَا لَا تَعْلَمُونَ
.
"Aranızda ölümü takdir eden biziz! Önümüze de geçilemez. Yerinize diğer benzerlerinizi getireceğiz ve sizi bilemeyeceğiniz bir şekilde yeniden oluşturacağız."
Kur'an - Vakıa 56/60-61
Rabbim cümlemize böyle bir "son dakika ve sonrasını" nasip etsin.
Vesselam...
M. TULUKCU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.