MANŞET!

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR?

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR? Karanlıklardan aydınlığa çıkalım, (Hadid 9) en doğru yolu bulalım (İsra 9) diye biz kullarına Kitabullah...

21.05.2017

SALAVAT SAPTIRMASI!

SALAVAT SAPTIRMASI!
“Kur'an Meallerine Ne kadar Güvenebiliriz?” başlıklı bir önceki paylaşımımda, çevirilerdeki kasıtsız yanlışlardan, cehaletten kaynaklanan hatalardan veya ön yargılı kimi saptırmalardan örnekler vermiştim.
Burada okuyacaklarınız ise hata ile, cehaletle izah edilemez! Düpedüz, göz göre göre bazı ayetlerin saptırılması, Murad-ı İlahi'nin (Allah'ın kastettiği mananın) buharlaştırılmasıdır!
Ne gibi?
"Salavat" gibi?
Açıklamaya çalışayım:

Önce Salavat'ın ne olduğunu hatırlayalım:
Kısaca Salavat'a:
Resulullah'ın adını duyduğumuz veya bir yerlerde ismini okuduğumuz zaman, yahut yanımızda anıldığında, veya kimi vakitlerde dua ve hayırla O'nu (sav) anmak, yad etmektir, diyebiliriz.
Nasıl salavat getiririz?
Şu örnekler en meşhur olanlarıdır:
1- "Allahumme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed."
(Allahım! (peygamberimiz) Hz. Muhammed’e ve O'nun evladu iyaline rahmet eyle.)
2- "Allahumme salli ala seyyidina Muhammedin ve ala alihi ve sahbihi ve sellim."
(Ey Allahım ! Efendimiz(!) Muhammed’e, evladu iyaline, ashabına rahmet et, selametlik ver.)
3- "Aleyhissalatu vesselam"
(Allahın salatu selamı onun üzerine olsun.)
4- "Sallallahu aleyhi ve selem"
(Allahu Teala, Ona salatu selam etsin.)
Vb... Vb...

Peki Salavat'ın kaynağı nedir?
- Ahzab Suresi'nin 56. ayeti!
Ne diyor Ahzab 56'da?
Meali olan tam 40 hocamızdan 35 tanesine göre, Ahzab 56'da Rabbimiz şöyle buyuruyormuş:
.
إِنَّ اللَّهَ وَمَلَائِكَتَهُ يُصَلُّونَ عَلَى النَّبِيِّ يَا أَيُّهَا الَّذِينَ آمَنُوا صَلُّوا عَلَيْهِ وَسَلِّمُوا تَسْلِيمًا
.
"Allah ve melekleri, Peygamber'e çok SALAVAT GETİRİRLER. Ey İman edenler! SİZ DE O'NA SALAVAT GETİRİN ve tam bir teslimiyetle selam verin."
Tabi böyle meal verince insanın aklına ister istemez takılıyor:
"Halık (Yaratıcı) olan Allah, Mahluk (yaratılan) bir Peygamberine nasıl salavat eder?!
Böyle bir soru neden aklımıza takılır?
Kafamızdaki "Salavat Saptırması'ndan dolayı tabi! Öyle ya, Allah da Hz. Muhammed'in adını duyunca veya hatırlayınca(!) tıpkı bizler gibi: "Allahumme salli ala Muhammedin ve ala ali Muhammed" mi diyor??? "Allahım! Hz. Muhammed’e ve O'nun evladu iyaline rahmet eyle!!!" :)
Ne kadar tuhaf oluyor değil mi?
Mealcilerimiz (35'i kastediyorum) bunun da çözümünü bulmuşlar ama!
Nası bulmuşlar?
"Allah'ın salavatı, Resulullah'a rahmet etmek ve kulunun şanını yüceltmektir" diye tefsir(!) ederek!
Buraya kadar yazdığımdan, Ahzab 56'ya verilen bu manayı beğenmediğimi herhalde anlamış olmalısınız!
Peki doğru meal ne?
35'in dışında kalan 5 kişinin verdiği mealler tabi!
Onlar ne demiş?
"Allah ve melekleri, Peygamber'i DESTEKLER. Ey İman edenler! SiZ DE O'NU DESTEKLEYİN ve tam bir teslimiyetle ona itaat edin."

Oooo! Gördünüz mü mana nasıl da değişiverdi! Hem de "cuk" diye oturdu!
Peki bu 35 kişi ile onlardan farklı mana veren 5 kişinin ihtilafı nereden kaynaklanıyor?
Birinci grup, ya miras yoluyla devraldığı "Salavat" namlı "Şehir efsanesi" üzerinde hiç kafa yormadan, üzerinde hiç mi hiç düşünmeden sürü psikolojisiyle ezberi aynen tekrarlamıştır. (Bu en masum olanı! Kasıt yok cehalet var.)
Yahut "Kafasındaki Zann"ını Kur'an'a söyletmiştir! (Bu Allah katında mazeret mi bilemem!)
Veya alenen, resmen bilinçli ihanettir. (Allah muhafaza)
35 kişinin bilinçli ya da bilinçsiz gözden kaçırdığı şudur:
"Ayeti ayetle değil de, ayeti kendileri tefsir etmeye kalkmışlar!"
Ne mi demek istiyorum?
"Kur'an'ı biz kullar değil, bizzat Allah tefsir eder, açıklar" da ondan!
Okuyalım:
"Onu (vahyi) çarçabuk almak için dilini kımıldatma... Şüphesiz onu, toplamak (senin kalbine yerleştirmek) ve onu okutmak bize aittir... O halde biz onu okuduğumuz zaman, sen onun okunuşunu takip et... ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ Sonra ŞÜPHEN OLMASIN Kİ ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR."
Kıyame 75/16-19
(Cebrail ile Resulullah arasındaki 'mukabele' ile sınırlandırılamaz bu ayetler)
Bu ayetlerde hem Resulullah'a ikaz vardır hem de biz müslümanlara! Çünkü عَلَّمَ الْقُرْآنَ "Kuran'ı öğreten" Allah'tır, başka kimse değil! (Rahman 55/2)
Bizlere düşen, aynı konuyla ilgili tüm ayetleri yan yana getirmektir ancak. İşte o zaman fotoğrafın bütünü görebiliriz! Yeter ki Kur'an üzerinde yeterince düşünme zahmeti(!)ne katlanalım! (Muhammed 47/24)
Şunu anlatmaya çalışıyorum. Ahzap 56'yı anlamak için hiç değilse Ahzab 43'ü bilmek lazım?
Ne var Ahzab 43'de?
Önce 35 mealcimize göre:
.
هُوَ الَّذِي يُصَلِّي عَلَيْكُمْ وَمَلَائِكَتُهُ لِيُخْرِجَكُم مِّنَ الظُّلُمَاتِ إِلَى النُّورِ وَكَانَ بِالْمُؤْمِنِينَ رَحِيمًا
.
"Sizi karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için üzerinize RAHMETİNİ GÖNDEREN O'dur. Melekleri de size istiğfar eder. Allah, müminlere karşı çok merhametlidir."
Azınlık(!)taki 5 kişinin meali ise şudur:
"Karanlıklardan aydınlığa çıkarmak için Allah ve melekleri SİZİ DESTEKLER. Çünkü Allah, müminlere karşı çok merhametlidir."
Maalesef çoğunluktakiler Ahzab 56'da geçen "Yüsallûne" (يُصَلُّونَ) kelimesine "SALAVAT GETİRİRLER" anlamını verirken, Ahzab 43'deki aynı anlamlı "Yüsallî" (يُصَلِّي) kelimesini "RAHMET, MERHAMET EDER" olarak saptırmışlar!
Niye Ahzab 56'da aynı kelime SALAVAT oluyor da, Ahzab 43'e gelince MERHAMET, RAHMET oluyor???
"Yüsallî" kelimesinin "rahmet, merhamet"le ilgisi ne???
Şu ayet bile tek başına nasıl saptırıldığının -ya da cehaletin- delilidir:
.
أُولَئِكَ عَلَيْهِمْ صَلَوَاتٌ مِّن رَّبِّهِمْ وَرَحْمَةٌ وَأُولَئِكَ هُمُ الْمُهْتَدُونَ
.
"İşte onlar için Rableri tarafından SALAVAT ve RAHMET vardır."
Bakara 2/157
Bak gördünüz mü aynı ayette "Salavat" ile "Rahmet" nasıl da ayrı ayrı gelmiş???
Demek ki "Salavat" kelimesi "Rahmet" ile açıklanamaz.
Bu çoğunluk, Ahzab 56 ve Ahzab 43'e aynı anlamı verselerdi hiçbir itirazım olmazdı.
Yaptıkları şimdi neyle izah edilir bilemiyorum?
Ama bildiğim bir şey var:
Ahzab 56'yı delil göstererek Peygambere salavat getirmeyi millete farz saydılar!
Sonra n'oldu biliyor musunuz?
"Gece gündüz Allah'ı zikretmek yerine Hz. Muhammed'e salavat getirmek dinleşti!"
Halbuki gece gündüz kimi anmalı, kimi dilimizden düşürmemeliydik?
Üşenmeyin de okuyun bakalım:

"Allah'ı anın."
Bakara 200
"Ey İman edenler! Allah'ı çokça zikredin. Ve O'nu sabah-akşam tesbih edin.
Ahzab 41, 42
"Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et."
Ali İmran 41
"Sabah akşam Rabbini an. Gafillerden olma."
Araf 205
"Unuttuğun zaman Rabbini zikret"
Kehf 24
"Allah'ı çok zikredin; umulur ki kurtuluşa erersiniz."
Cuma 10
"Sabah akşam Rabbinin ismini yâdet."
İnsan 25
"Rabbinin ismini zikret."
Ala 15
"Beni anın ki ben de sizi anayım."
Bakara 152
"İster Allah deyiniz, isterse Rahman; hangisini çağırırsanız çağırın; güzel isimlerin hepsi onundur."
İsra 110
"En güzel isimler Allah'ındır. O halde O'na o güzel isimlerle dua edin."
Araf 180
"İman edenlerin Allah'ı anma ve O'ndan inen Kur'an sebebiyle kalplerinin ürpermesi zamanı daha gelmedi mi?"
Hadid 16
"Allah'ın size öğrettiği şekilde O'nu zikredin."
Bakara 239
"Rabbinin adını zikret ve bütün gönlünle O’na yönel"
Müzzemmil 8
"Güneşin doğuşundan ve batışından önce Rabbini hamd ile tespih et. Gece vakitlerinde ve gündüzün uçlarında da tespih et ki hoşnut olasın."
Taha 130
"Beni anmayı ihmal etmeyin."
Taha 42
Daha bunun gibi nice benzer ayetler, emirler var!..

Demek ki Rabbimizi anacağız! Bizi yaratan da O, bu emirleri veren de O!
Gel gör ki öyle bir "Salavat Saptırması"nın içine düştük ki, Allah'tan çok Resulullah'ı anar olduk! Sanki bizi yaratan Allah değil Resulullah!
Öyle bir hale getirildik ki, aniden bir deprem olsa, yangın sel çıksa mesela, ağızlardan ilk çıkan Allah'tan daha çok "Allahümme salli ala seyyidina Muhammed!" oluyor???
Belki farkında değiliz, ama maalesef realite budur!
Hani "Sadece sana ibadet eder, ancak senden yardım isteriz" idi???
Hani bizi sıkıntılardan sadece Allah kurtarırdı???
"De ki: Karanın ve denizin karanlıklarından (tehlikelerinden) sizi kim kurtarır?.. De ki: Ondan ve bütün sıkıntılardan sizi Allah kurtarır. Sonra siz yine O'na ortak koşarsınız."
Enam 62-64
Tabi sen tutar apaçık ayetleri böyle yamultursan ve bu sapma doğrultusunda bir sürü Hadis denen Habis'leri din iman diye millete anlatırsan olacağı buydu!
Sözüm ona Resulullah (sav) kendisine getirilen salavatları tek tek yazar, çetelesini tutarmış da, yok bilmem salavat getirmeyen cimri(!)lere şefaat etmeyecekmiş, daha neler neler...
Ne Ahzab 56'nın ne bu doğrultudaki rivayetlerin Kur'an'la bir ilgisi yoktur. İndirilen dinin değil uydurulan dinin masallarıdır ancak.
Ahzab 56 dan, Rabbimizin Resulullah'a yardım ettiğini, meleklerin de aynı şekilde Hz. Peygamber'e destek verdiğini (Bkz mesela Ali İmran 124, 125 - Enfal 9) bizim de aynı şekilde Hz. Peygambere destek vermemizi, safında yer almamızı öğreniyoruz. (Resulullah şu aramızda yok! Ee O'na nasıl destek vereceğiz? Kur'an'a tabi olarak ve Resulullah'ın izinden giden yöneticilerimize destek vererek tabi)
Ahzab 43'den de "Eğer adam gibi Kur'an'a uyarsak, Rabbimizin biz müslümanları da tıpkı Resulullah'ta olduğu gibi destekleyeceğini, meleklerin de bize yardım edebileceğini" anlıyoruz. Meleklerin yardımı hem fiziksel olabilir, hem de günahlarımızın affı için Allah'tan dua etmeleri şekliyle (Bkz Mü'min 40/7 - Şura 42/5)

Buraya kadar anlattığımdan sakın ola "öyleyse Resulullah'ı (sav) anmamıza, O'nu hayırla yadetmemize hiç gerek yok!!!" sonucu çıkarılmasın! Asla öyle bir şey kastetmiyorum.
Tam aksine "Üsve-i Hasene" yani "En güzel örnek" olan (Ahzab 21),
"Alemlere Rahmet" olarak gelen (Enbiya 107),
"En yüce ahlaka sahip" olanı (Kalem 4) nasıl yok sayabiliriz???
Allah'ı seven zaten Resulullah'ı devreden çıkaramaz. (Ali İmran 31) Allah'a ve Resulüne itaat bizzat Rabbimizin emridir zaten. (Ali İmran 32 vb)
Şayet Resulullah'ın döneminde yaşasaydık, yanında olmak, safında yer almak, her şeyimizle destek vermek farzdı. Şimdi bu farzın ifası, Kur'an ve Kur'an'ın denetiminden geçmiş Hadisler ile, Siyer-i Nebi türünden rivayetlerdeki Resulullah'ı iyi tanımak ve O'na benzemektir, papağan gibi sabah akşam 4444 defa "salavat" çekerek, çeteleye ismimizi kaydettirip şefaatıyla cennet hayali kurmak değil!
Sizlere kardeşçe uyarım budur. Kimilerinizin bana kızdığını tahmin etmek hiç de zor değil. Tamam kız eyvallah ama biraz düşün!
Vesselam...
M. TULUKCU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.