MANŞET!

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR?

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR? Karanlıklardan aydınlığa çıkalım, (Hadid 9) en doğru yolu bulalım (İsra 9) diye biz kullarına Kitabullah...

21.05.2017

ZONGULDAK HATIRASI

ZONGULDAK HATIRASI
Yılını tam hatırlamıyorum, 2004 – 2005 falan olabilir. Bir grup arkadaşla Zonguldak’a gittik. Diş Hekimi olan bir dostumuzun bürosundayız. Sağ olsun ikram izzet bol. Ardından çay kahve faslındayız.
Dini duyarlılığı olan bu diş hekimi, ilahiyatçı olmam hasebiyle Zonguldak’ta okuyan üniversiteli gençlere buraya kadar gelmişken bir sohbet yapmamı istedi. Uzatmayayım ertesi gün için 30’a yakın üniversiteli gençlerle bir mekanda buluştuk. Her fakülteden öğrenci var.
Sohbet öncesi kafamdan bir plan yapmıştım. Bu gençlerle büyük ihtimal ilk ve son görüşmem olacaktı. Öyle bir konu anlatmalıyım ki hayatlarına ışık olsun? Öyleyse iz bırakacak “bir tek konu” üzerinde yoğunlaşmalıydım. Ve 5 ayrı Sure’den 5 ayrı Ayet ile bir tek konu üzerinde durmayı uygun buldum.
Hadi size buradan söyleyeyim o gençlere vermek istediğim mesajı:
“Anlaya anlaya Kur’an okuyun. Eğer bunu yapmazsanız mümkün değil doğru yolu bulamazsınız! Resululullah (sav) bile ancak Kur’an’la hidayete ulaşmıştı!”

Ve sohbete başladım.
Size söylediğim gibi onlara da aynısını söyledim sözlerimin başında. “Resululullah (sav) da ancak Kur’an’la hidayete ulaşmıştı!” cümlem, İmam Hatip kökenli veya İlahiyatta okuyanlara daha başlangıçta soğuk duş etkisi yaptı. (Tecrübeliyiz, bakışlardan, duruşlardan anlarız hemen :) ) Ama o an için herhangi bir itiraz da olmadı.
Ben, aynı konuyu anlatan, birbirini tefsir eden 5 ayetten ilkini okudum:
.
وَوَجَدَكَ ضَالاً فَهَدَى
.
“Seni yolunu kaybetmiş halde iken doğru yola ulaştırmadı mı?”
Duha 93/ 7
Bu ayeti okuduktan sonra dedim ki:
“Bu ayetin ilk muhatabı malumunuz Resulullah’tır. Ne anlıyoruz bu ayetten?” Cevabını da kendim verdim.
“Hz. Peygamber 40 yaşına kadar, yani Kur’an’a muhatap olmadan önce doğru yolda değilmiş?”
Bu ifadem, orada bulunan özellikle mürekkep yalamış dindar(!) olanlarına ağır geldi.
Biri hemen el kaldırıp sordu:
“Hocam! Acaba Resulullah (sav) için böyle diyebilir miyiz?” (sanki söyleyen benim de :) )
“Allah böyle buyuruyorsa, ya ne diyeceğiz peki?” dedim. “Tamam ayette Allah böyle buyuruyor da, aslında o iş öyle değil(!) mi diyeceğiz?”
Sorum ortada kaldı tabi. O an için cevap veren yok!
İnanın ne bu delikanlının sorusuna, ne de kendisine cevap verirken hiç ama hiç kızmadım. Biliyordum çünkü onun gibi hepimizin yıllarca hoca(!)larımız tarafından nasıl da zehirlendiğini! Hepsi ağız birliği yapmışçasına:
“Peygamberimiz henüz çocuktu, süt kardeşi Şeyma ile oyun oynarlarken Cebrail aniden geldi, küçük Muhammed’i yere yatırdı, göğsünü yardı, kalbini çıkardı, kalbini nurla yıkadı, manevi pislik(!)lerden arındırdı, kalbini imanla doldurdu, tekrar göğsünü kapattı. Şeyma koşarak annesi Halime’nin yanına geldi: “kardeşimi kesiyorlar!” dedi vs. vs…
Hep bu rivayetlerle büyütülmemiş miydik? Ben bile öğretmenliğimin ilk yıllarında Siyer dersinde öğrencilere maalesef böyle anlatırdım, tabi cehaletle. Rabbim beni bağışlasın. Zira evde, okulda, camide, kitaplarda hep böyle anlatılır, böyle yazardı. Kur’an’dan da yeterince haberdar olmayınca bu efsane dilden dile dolaşıp gerçek(!) olmuştu.
Bu ameliyat(!) dışında daha neler neler dinliyorduk hatırlayın?
“Resulullah peygamber olmazdan önce de zaten Hz. İbrahim’in yolundan giden(!) Hanif (tevhid ehli) idi(!) Namaz kılar, ibadet ve tatla günlerini geçirirdi(!) vs. vs…
Acaba gerçekten böyle miydi? (40 yaş öncesiyle ilgili kanaatimi en son söyleyeceğim az sabredin)
Ben daha 2. Ayeti okumadan bir başkası seslendi:
“Bence bu ayet için tefsirlere bakmak lazım?”
“Tamam tefsirlere de bakalım da” dedim. “Ama okuyacağım 2. Ayet bu ayeti zaten kendisi tefsir edecek!”
Hatta: "Kuran'ı öğreten bizzat Allah'tır, başka kimse değil! عَلَّمَ الْقُرْآنَ (Rahman 55/2) Bize düşen, aynı konuyla ilgili tüm ayetleri yan yana getirmekten ibarettir. O zaman fotoğrafın bütünü zaten ortaya çıkar.” dedim ve ekledim:
“Bakın ثُمَّ إِنَّ عَلَيْنَا بَيَانَهُ ‘Sonra ŞÜPHEN OLMASIN Kİ ONU AÇIKLAMAK DA BİZE AİTTİR’ buyuruyor Rabbimiz.” (Kıyame 75/19)
“Bi baksak ne mahsuru var?” dediler.
Mecburen “Haklısınız” dedim. “Varsa tefsir bakın bakalım.”
Nerden bilirdim, bir müfessirin bu ayeti tefsir ederken böylesine kafaları allak bullak edeceğini!
Bulunduğumuz mekanda kitaplık da vardı. Oradan Ali Küçük Hocamızın “Besair’ul Kur’an” adındaki tefsirinden birisi Duha 7’nin tefsirini okumaya başladı:
“Bu ayette geçen ضَالاً “Dalalet” kelimesinin iki anlamı vardır. Birinci anlamı “kaybolmak”tır. Resulullah (sav) çocukken birgün Mekke sokaklarında kaybolmuş, evini bulamamıştı da Allah onu evine ulaştırdı(!) Bu ayet işte bu olayı anlatıyor???”
İkinci manasını da yorumlamış Ali Küçük Hocamız ve çok da güzel aslında, ama Resululah’ın şu Mekke’de kaybolma hikayesi orada bulunanların pek çoğunu mesdetti! :)
“Bak gördün mü hocam!” dediler. "Ayet hiç de sizin söylediğiniz gibi değilmiş?" (Sanki ben demişim gibi :) )
"Peki" dedim. "Ben size yine de 2. Ayeti okuyacağım!"
Ve okudum:
.
وَكَذَلِكَ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ رُوحًا مِّنْ أَمْرِنَا مَا كُنتَ تَدْرِي مَا الْكِتَابُ وَلَا الْإِيمَانُ وَلَكِن جَعَلْنَاهُ نُورًا نَّهْدِي بِهِ مَنْ نَّشَاء مِنْ عِبَادِنَا
.
“İşte böylece sana da emrimizle Kur'an'ı vahyettik. SEN, KİTAP NEDİR, İMAN NEDİR BİLMEZDİN. Fakat biz onu kullarımızdan dilediğimizi kendisiyle doğru yola eriştirdiğimiz bir nur kıldık…”
Şura 42/52
"Sen Kitap nedir İman nedir bilmezdin!" bölümünü bir kez daha okudum ve sordum:
“Bak gördünüz mü, 40 yaşına kadar Resulullah Kitap ne İman ne bilmezmiş de Hira Mağarası’nda “Oku!” emriyle muhatap olunca, yani Kur’an nazil olmaya başlayınca doğru yolu bulmuş! Hadi Duha 7’yi Mekke sokaklarında kaybolma rivayetiyle hallettiniz(!) ya bu ‘Kitap ne İman ne bilmezdin’i nasıl duman edeceksiniz???” :)
Ne mi oldu peki?
Allah şahittir ki hepsinin yelkenleri bu ayetle suya indi. İnanın Şura 52’yi ilk defa duymuş gibiydiler hepsi! Duydularsa da sadece Arapçasından okuyup okuyup geçmişler! Zaten anlamını okuma, “Ayeti ayetle tefsir etme” kültürümüz yeterince gelişmediği için Kur’an’a danışmadan, Kitabullah'ın onayını almadan, bazen de tam Kitab'ın aksine itikad geliştirmişiz. Tabi bir zaman sonra gerçekle yüzleşince bunu kabullenmek çok da kolay olmuyor. Zira “Köhnemiş fikirler paslı çivilere benzer, onları söküp atmak çok güçtür!” diyor Cenap Şahabettin. (Tekrar ediyorum Kur’an’ı ancak Allah açıklar hiç kimse değil! Yeter ki mevzu ile ilgili ilgili bütün ayetleri yan yana getirme, biraz terleme, emek verme gayretinde olalım. Rabbimiz kendisi açıklar Kur'an'ı.)

Ve 3. Ayeti okudum:
.
وَأَنزَلَ اللّهُ عَلَيْكَ الْكِتَابَ وَالْحِكْمَةَ وَعَلَّمَكَ مَا لَمْ تَكُنْ تَعْلَمُ وَكَانَ فَضْلُ اللّهِ عَلَيْكَ عَظِيماً
.
“Allah sana KİTAB'I VE HİKMETİ İNDİRMİŞ VE SANA BİLMEDİĞİNİ ÖĞRETMİŞTİR. Allah'ın lütfu sana gerçekten büyük olmuştur.”
Kur’an – Nisa 4 /113
Artık sıra tam 12’den vurmaya, meseleye nokta koymaya gelmişti! 4. ayeti kastediyorum.
Hadi bunu da beraber okuyalım:
.
. قُلْ إِن ضَلَلْتُ فَإِنَّمَا أَضِلُّ عَلَى نَفْسِي وَإِنِ اهْتَدَيْتُ فَبِمَا يُوحِي إِلَيَّ رَبِّي
.
“De ki: Eğer (haktan) sapmışsam, kendi aleyhime sapmış olurum. DOĞRU YOLU BULMUŞSAM, BU ANCAK RABBİMİN BANA VAHYETTİĞİ (KUR'AN) SAYESİNDEDİR.”
Sebe 34/ 50
Şimdi size sorarım” dedim. “Resulullah için 40 yaşına kadar ‘yolunu şaşırmış haldeydin’ buyuran Allah! ‘Kitap ne İman ne bilmezdin’ buyuran Allah! ‘Sana bilmediklerini öğretiyoruz’ buyuran Allah. Ve hatta Elçisine ‘Ben doğru yolu ancak Kur’an’la buldum’ dedirten de Allah! Eee??? Mesele apaçık ortada değil mi???”
“Durum buysa” diye devam ettim. “ Resulullah dahi ancak Kur’an’la hidayete ulaşmış, vahiy gelmeye başlayınca Kitap ne İman ne öğrenmiş ise, ya bizler doğru yolu, Kitab’ı İman’ı neyle öğreneceğiz???”
Allah razı olsun diş hekimi dostumuz:
“Tabii ki biz de Kur’an’la öğreneceğiz” dedi.
Ben de onu teyid mahiyetinde 5. Ayeti okudum:
.
إِنَّ هَذَا الْقُرْآنَ يَهْدِي لِلَّتِي هِيَ أَقْوَمُ
.
“Şüphesiz ki BU KUR’AN, EN DOĞRU YOLA iletir.”
Kur’an – İsra 17/9
Rabbimin “Karanlıklardan aydınlığa çıkaran” ayetleri ve inayeti ile elhamdülillah kalpler bu 5 ayetle mutmain olmuştu. Gençlerin o an Kur’an’a ilgi ve hayranlığını gözlerindeki ışıltıdan anlayabilirdiniz. Ve bundan sonra anlaya anlaya Kur’an okuyacaklarının da sözünü verdiler. (İnşallah yapmışlardır.)
Velhasıl Zonguldak seyahatım çok güzel geçti. Sohbet sonrası deniz kenarında yürüyüş ve Zonguldak mutfağının leziz yemekleri de öyle tabi…

Ha unutmadan! Üniversiteliler 5 ayet öğrendiler, ben de Resulullah’ın çocukken Mekke sokaklarında kaybolduğu ve evine salimen ulaştırıldığı masalını! :)
Kur’an’ın tefsirini yaparken konu dışı kimi rivayetleri kitaplarınıza yazar da, ayetin izahını “Kitab’ı gönderen”, “Kur’an’ı öğreten”, “Onun açıklaması bize aittir” buyuran Allah’a bırakmazsanız eğer, hem kendiniz sapar hem de milleti işte böyle tereddütte bırakırsınız!
Ali Küçük Hocamız gerçekten çok beğendiğim, yakınen de tanıdığım – kendisi de Konyalı- çok değerli bir insandır, ama Duha 7’deki “kaybolma” rivayetini tefsirine koyması berbat! Umarım yeni baskılarından çıkartır.
●●
Gelelim şimdi Resulullah’ın 40 yaş öncesi inanç ve yaşantısına?
Kitaptan ve İmandan habersiz olduğu zaten ortada. Ama bu realite onun putlara taptığı, şirke bulaştığı, çeşitli günahları işlediği anlamına asla gelmez. Kendisi bunu bilmese de (Kasas 28/28) O bir peygamber adayı idi. Allah, önceden seçtiği bu elçi adaylarını, fıtratlarını bozacak günahlardan uzak tutar. Onlar henüz Elçi olmasalar da yaşadığı toplumun içine gömüldüğü maddi- manevi pisliklerden fersah fersah uzaktırlar.
Bunu nerden biliyoruz? Yine Kur’an’dan tabi.
Mesela Hz. Salih için kendi kavmi:
“Sen aramızda ümit vadeden bir kimse idin!” diyorlar. (Hud 62) Yani “aklın başında, bizim gibi karı kız peşinde, içki kumar derdinde değildin! Ama sonra sonra sapıttın! Bu Peygamberlik de şimdi nerden çıktı?”
Bütün peygamberler Elçilikten önce böyleydiler. Hakkı inkara şartlananlar hiçbir elçiye “ahlakı düşük” suçlaması yapmamışlardır. Hepsinin dediği “Sen cinlendin!.. Mecnunlaştın!.. Sihir ve büyüye kapıldın” türündendir. “Daha önce sen de bizim gibi putlara tapardın şimdi n’oldu, ne değişti de?” demediler.
Hz. İbrahim, daha çocukken akıl nimetiyle Yaradan’ı bulmuş, gücünü kudretini anlamıştı mesela. (Enam 6/76-79)
Ama şu var tabi. Hz. Muhammed de (sav) böyleydi tamam, ama o yaşa kadar vahye muhatap olmadığı için ne yapacağını bilmez haldeydi.
Tamam topluma bulaşmıyordu, şirk koşmuyordu tamam da onlara neyi nasıl söyleyecek, bununla ilgili hiçbir bilgiye de sahip değildi.
Hz. İbrahim’e tabi olmuş, onun şeriatıyla ibadet eden, namaz kılıp oruç tutan(!) bir Hanif olması ise sadece iyi niyetli bir tahminden öteye geçmez. Tam aksine ne İbrahim’den ne de diğer peygamberlerden –belki bazılarının isimlerini duymuş veya Tevrat, İncil okuyanlardan aslı astarı olmayan, tahrif edilmiş kimi hikayeler dinlemiş olabilir- hakiki bir bilgiye asla sahip değildi. Bunu da Kur’an’dan biliyoruz:
.
نَحْنُ نَقُصُّ عَلَيْكَ أَحْسَنَ الْقَصَصِ بِمَا أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ هَذَا الْقُرْآنَ وَإِن كُنتَ مِن قَبْلِهِ لَمِنَ الْغَافِلِينَ
.
“Biz sana bu Kur'an'ı vahyetmekle sana kıssaların en güzelini anlatıyoruz. Gerçek şu ki, SEN DAHA ÖNCE BUNLARDAN HABERSİZDİN."
Yusuf 12/3
Rabbimiz Enam 83 – 86 da tam 18 Peygamberin ismini sayar. İlk İbrahim ile başlar. Sonra buyurur ki:
.
فَبِهُدَاهُمُ اقْتَدِهْ
.
“Sen de onların yoluna uy!”
Enam 90
Eğer Resulullah 40 yaşından önce İbrahim’in Hanif yolunu takip etseydi, o zaman bu ayet “Sen de onların yoluna uy” olmaz, “Sen de onların yoluna uymayı sürdür!” türünden olurdu! Kaldı ki hiçbiri hakkında malumatı olmadığını zaten “Yusuf 3”den görebiliyoruz!
Hepsinden geçtim, şu 2 ayet varken bu meseleyi uzatmak bile abestir:
.
ثُمَّ أَوْحَيْنَا إِلَيْكَ أَنِ اتَّبِعْ مِلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا
.
"Sonra da sana: 'Doğru yola yönelerek İBRAHİM'İN DİNİNE UY' diye vahyettik."
Nahl 16/123
.
قُلْ إِنَّنِي هَدَانِي رَبِّي إِلَى صِرَاطٍ مُّسْتَقِيمٍ دِينًا قِيَمًا مِّلَّةَ إِبْرَاهِيمَ حَنِيفًا
.
"De ki: Şüphesiz RABBİM BENİ doğru yola, dosdoğru dine, Allah'ı birleyen İBRAHİM'İN DİNİNE İLETTİ."
Enam 6/161
Sanırım şu rivayet meseleyi özetler:
Hz. Ali’den:
Hz. Peygamber (asv)’e ‘Hiç hayatında bir puta ibadet ettin mi?' denilince ‘Hayır’ dedi. Sonra ‘Hayatında hiç şarap içtin mi?’ diye soruldu, ona da ‘Hayır’ dedi ve şöyle buyurdu: "Ben İman ve Kitabın ne olduğunu bilmiyor olduğum zamanda bile daima ‘onların üzerinde olduğu yolun küfür olduğunu’ bildim."
(Celaleddin Suyutî - Ed-Durru’l-Mensur VII, 364)
İşin özü: Resulullah, elbette Elçi olmadan önce de tertemizdi ama Kitaptan İmandan da habersizdi! Kur’an geldi, önce O sonra tüm insanlık hakiki bilgi (vahiy) ile nurlandı.
Benim görebildiğim budur.
Vesselam…
M. TULUKCU

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.