MANŞET!

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR?

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR? Karanlıklardan aydınlığa çıkalım, (Hadid 9) en doğru yolu bulalım (İsra 9) diye biz kullarına Kitabullah...

22.05.2017

40 HADİS

40 HADİS

2011- 2012 TAVŞANLI İHL 40 HADİS ve ANLAMINI  EZBERLEME YARIŞMASI

1
مَنْ كَذَبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّداً فَلْيَتبَوَّاْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ

Kim bile bile benim adıma yalan (hadis) uydurursa, Cehennemdeki yerine hazırlansın.
(Buhari, Enbiya, 50)

2
لَا يُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأَِخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
  Sizden biriniz kendisi için arzu edip istediği şeyi din kardeşi için de arzu edip istemedikçe iman etmiş olamaz.
(Buhari, İman, 7)
3
لَيْسَ الشَّدِيدُ بِالصُّرَعَةِ إِنَّمَا الشَّدِيدُ الَّذِي يَمْلِكُ نَفْسَهُ عِنْدَ الْغَضَبِ
Kuvvetli, müsabakada rakiplerini yenen değil,  öfkelendiği zaman kendisine hâkim olabilen kimsedir.
 (Buhârî, Edeb 102)
4
اِتَّقِ اللّٰهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وَأَتْبِعِ السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ

Nerede olursan ol, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol.
 Şayet bir kötülük yaparsan, hemen ardından bir iyilik yap ki, o kötülüğü silip yok etsin.
 Ve bir de insanlara karşı güzel huy ve iyilikle muamele et.
(Tirmîzî, Birr 55)

5
يَتْبَعُ الْمَيِّتَ ثَلاَثَةٌ أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَعَمَلُهُ فَيَرْجِعُ اثْنَانِ وَيَبْقَى وَاحِدٌ يَرْجِعُ أَهْلُهُ وَمَالُهُ وَيَبْقَى عَمَلُهُ

Ölen kimseyi kabre kadar üç şey takip eder; Ailesi, Serveti ve Yaptıkları.
 Bunlardan ilk ikisi geri döner. Ve yaptıklarıyla baş başa kalır.
(Buhârî, Rikak 42)
6
اَفْضَلُ الْجِهَادِ كَلِمَةُ عَدْلٍ عِنْدَ سُلْطَانٍ جَائِرٍ
Cihadın en faziletlisi zalim idarecinin karşısında doğru ve adaletli sözü haykırmaktır.
 (Ebu Davud; Melahim 17)
7
اٰيَةُ الْمُنَافِقِ ثَلاَثٌ إِذَا حَدَّثَ كَذَبَ وَإِذَا وَعَدَ أَخْلَفَ وَإِذَا اؤْتُمِنَ خَانَ
Münafığın alameti üçtür: Konuştuğunda yalan söyler, söz verince sözünden cayar, kendisine bir şey emanet edildiğinde hıyanet eder.
 (Buhari, İman 24)
8
اِنَّ اللّٰهَ لَا يَنْظُرُ اِلَى صُوَرِكُمْ وَاَمْوَالِكُمْ وَلٰكِنْ يَنْظُرُ إِلَى قُلُوبِكُمْ وَاَعْمَالِكُمْ

Allah sizin güzelliğinize ve zenginliğinize değil, kalplerinize ve yaptığınız işlere bakar.
(Müslim, Birr 32)
9
اَلرَّجُلُ عَلَى دِينِ خَلِيلِهِ، فَلْيَنْظُرْ اَحَدُكُمْ مَنْ يُخَالِلُ

Kişi dostunun dini, yani hayat tarzı ve yaşantısı üzeredir. O halde kişi dost edineceği kimseye dikkat etsin.
 (Ebu Davud, Edeb 16)
10
تَبَسُّمُكَ فِي وَجْهِ أَخِيكَ لَكَ صَدَقَةٌ وَأَمْرُكَ بِالْمَعْرُوفِ وَ نَهْيُكَ عَنِ الْمُنْكَرِ صَدَقَةٌ وَإِرْشَادُكَ الرَّجُلَ فِي أَرْضِ الضَّلاَلِ لَكَ صَدَقَةٌ وَإِمَاطَتُكَ الْحَجَرَ وَالشَّوْكَ وَالْعَظْمَ عَنِ الطَّرِيقِ لَكَ صَدَقَةٌ
(Mümin) kardeşine tebessüm etmen sadakadır. İyiliği emredip kötülükten sakındırman sadakadır. Yolunu kaybeden kimseye yol göstermen sadakadır. Yoldan taş, diken, kemik gibi şeyleri kaldırıp atman da senin için sadakadır.
(Tirmizi, Birr 36)
11
اَلسَّاعِي عَلَى الْاَرْ مَلَةِ وَالْمِسْكِينِ كَالْمُجَاهِدِ فِي سَبِيلِ اللّٰهِ أوِ الْقَائِمِ اللَّيْلَ الصَّائِمِ النَّهَارَ
Dul ve fakirlere yardım eden kimse, Allah yolunda cihad eden veya gündüzleri oruç tutup, gecelerini ibadetle geçiren kimse gibidir.
(Buhari, Nafakat 1)
12
مَنْ رَأَى مِنْكُمْ مُنْكَرًا فَلْيُغَيِّرْهُ بِيَدِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِلِسَانِهِ فَإِنْ لَمْ يَسْتَطِعْ فَبِقَلْبِهِ وَ ذٰلِكَ أَضْعَفُ اْلاِيمَانِ

 Sizden her kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin. Şayet buna gücü yetmezse diliyle değiştirmeye çalışsın. Ona da gücü yetmezse kalbiyle onu hoş görmeyip kabullenmesin. Ki bu da imanın en zayıf derecesidir.
 (Müslim, İman 78)
13
إذَا نَظَرَ أَحَدُكُمْ إِلَى مَنْ فُضِّلَ عَلَيْهِ ِ في الْمَالِ وَالخَلْقِ فَلْيَنْظُرْ  إِلَى مَنْ هُوَ أَسْفَلَ مِنْهُ

Sizden biriniz mal ve yaradılış yönünden kendisinden üstün birini görürse,  bir de kendinden aşağı durumda olana baksın.
(Buhârî, Rikak 30 )
14
ثَلاَثُ دَعَوَاتٍ يُسْتَجَابُ لَهُنَّ لَا شَكَّ فِيهِنَّ: دَعْوَةُ الْمَظْلُومِ، وَدَعْوَةُ الْمُسَافِرِ ، وَدَعْوَةُ الْوَالِدِ لِوَلَدِهِ
Üç dua vardır ki, bunlar şüphesiz kabul edilir: Mazlumun duası, yolcunun duası ve babanın evladına duası.
 (İbn-i Mace, Dua 11)
15
عَجَبًا لِاَمْرِ الْمُؤْمِنِ إِنَّ أَمْرَهُ كُلَّهُ خَيْرٌ وَلَيْسَ ذَاكَ لِاَحَدٍ إِلاَّ لِلْمُؤْمِنِ:
 إِنْ أَصَابَتْهُ سَرَّاءُ شَكَرَ فَكَانَ خَيْرًا لَهُ وَإِنْ أَصَابَتْهُ ضَرَّاءُ صَبَرَ فَكَانَ خَيْرًا لَهُ
Mü’minin başka hiç kimsede bulunmayan ilginç bir hali vardır. O’nun her işi hayırdır.
 Eğer bir nimete kavuşursa şükreder ve bu onun için bir hayır olur.
 Eğer bir musibete uğrarsa ona da sabreder ve bu da onun için bir hayır olur.
(Müslim, Zühd 64)
16
ثَلاَثٌ مَنْ كُنَّ فِيهِ وَجَدَ حَلَاوَةَ اْلاِيمَانِ أَنْ يَكُونَ اللّٰهُ وَرَسُولُهُ أَحَبَّ إِلَيْهِ مِمَّا سِوَاهُمَا وَأَنْ يُحِبَّ الْمَرْءَ  لَا يُحِبُّهُ اِلَّا لِلّٰهِ وَأَنْ يَكْرَهَ أَنْ يَعُودَ فِي الْكُفْرِ كَمَا يَكْرَهُ أَنْ يُقْذَفَ فِي النَّار   
   
Bir kimsede şu üç özellik tam olarak bulunursa imanın tadına ulaşmıştı: Allah ve Resulünü herkesten fazla sevmek. Sevdiğini Allah için sevmek. Allah kendisini küfürden kurtardıktan sonra tekrar küfre dönmeyi ateşe atılmak gibi tehlikeli görmek.
(Buhari, İman 9))
17
اَلْمُؤْمِنُ لِلْمُؤْمِنِ كَالْبُنْيَانِ يَشُدُّ بَعْضُهُ بَعْضًا
Bir mü’minin mü’mine karşı durumu parçaları birbirine sımsıkı kenetlenmiş bir binanın taş ve tuğlaları gibidir.
 (Buhari, Salat 88)
18
اَكْمَلُ الْمُؤْمِنِينَ اِيمَانًا اَحْسَنُهُمْ خُلُقًا، وَخِيَارُكُمْ خِيَارُكُمْ لِنِسَائِهِمْ.
Mü’minlerin iman bakımından en olgunu ahlakı en iyi olanıdır.
  Hayırlınız, hanımlarına karşı hayırlı olanlardır.
 (Tirmizi, Rada 11)
19
مَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ فَلاَ يُؤْذِ جَارَهُ وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ  وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ فَلْيُكْرِمْ ضَيْفَهُ
 وَمَنْ كَانَ يُؤْمِنُ بِاللّٰهِ  وَالْيَوْمِ اْلآخِرِ فَلْيَقُلْ خَيْرًا أَوْ لِيَسْكُتْ
Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse komşusunu rahatsız etmesin.
 Allah’a ve ahiret gününe iman eden kimse misafirine ikram etsin.
 Allah’a ve ahiret gününe iman eden mutlaka hayırlı söz söylesin veya sussun.
 (Buhari, Nikâh 80)
20
اَلْمُسْلِمُ مَنْ سَلِمَ الْمُسْلِمُونَ مِنْ لِسَانِهِ وَيَدِهِ وَالْمُهَاجِرُ مَنْ هَجَرَ مَا نَهَى اللّٰهُ عَنْهُ

Müslüman elinden ve dilinden müslümanların zarar görmediği kimsedir.
 Muhacir ise Allah’ın yasakladığı şeylerden uzak durup kaçan kimsedir.
(Buhari, İman 4)
21
كُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ مَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ، وَاْلأَمِيرُ رَاعٍ، وَالرَّجُلُ رَاعٍ عَلَى أَهْلِ بَيْتِهِ،
 وَالْمَرْأَةُ رَاعِيَةٌ عَلَى بَيْتِ زَوْجِهَا وَوَلَدِهِ، فَكُلُّكُمْ رَاعٍ وَكُلُّكُمْ وَمَسْئُولٌ عَنْ رَعِيَّتِهِ

Hepiniz çobansınız, hepiniz güttüğünüz sürüden sorumlusunuz. Amir memurlarının çobanıdır. Erkek aile ve çocuklarının çobanıdır. Kadın da evinin ve çocuklarının çobanıdır. O halde hepiniz birer çobansınız ve hepiniz idareniz altında bulunanlardan sorumlusunuz.
 (Buhari, Cuma 11)
22
لَوْ أَنَّكُمْ تَتَوَكَّلُونَ عَلَى اللّٰهِ حَقَّ تَوَكُّلِهِ لَرَزَقَكُمْ كَمَا يَرْزُقُ الطَّيْرُ تَغْدُو خِمَاصًا وَتَرُوحُ بِطَانًا

Eğer siz Allah’a gereği gibi güvenip tevekkül etseydiniz, Allah size de kuşlara verdiği gibi rızık verirdi. Çünkü kuşlar sabahleyin yuvalarından aç olarak çıktıkları halde akşamleyin tok olarak dönerler.
(Tirmîzî, Zühd 33)
23
رَغِمَ اَنْفُهُ، ثُمَّ رَغِمَ اَنْفُهُ، ثُمَّ رَغِمَ اَنْفُهُ قِيلَ مَنْ يَارَسُولَ اللّٰهِ
قَال مَنْ اَدْرَكَ اَبَوَيْهِ عِنْدَ الْكِبَرِ اَحَدَهُمَا اَوْ كِلَيْهِمَا فَلَمْ يَدْخُلِ الْجَنَّةَ
Ana babasının veya onlardan birinin ihtiyarlık zamanlarına yetişip de gerekli hizmette bulunmadığı için cennete giremeyen kimsenin burnu yerlerde sürünsün, burnu yerlerde sürünsün, burnu yerlerde sürünsün!
 (Müslim Birr 9)
24
اَلطُّهُورُ شَطْرُ اْلإِيمَانِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ تَمْلأُ الْمِيزَانَ وَسُبْحَانَ اللّٰهِ وَالْحَمْدُ لِلّٰهِ تَمْلَأُ مَا بَيْنَ السَّمَاوَاتِ وَاْلأَرْضِ وَالصَّلاَةُ نُورٌ وَالصَّدَقَةُ بُرْهَانٌ وَالصَّبْرُ ضِيَاءٌ وَالْقُرْآنُ حُجَّةٌ لَكَ أَوْ عَلَيْكَ كُلُّ النَّاسِ يَغْدُو فَبَايِعٌ نَفْسَهُ  فَمُعْتِقُهَا أَوْ مُوبِقُهَا
 Temizlik imanın yarısıdır. Elhamdülillah diyerek hayat yaşamak mizanı doldurur, Sübhanallah ve Elhamdülillah sözleri ise yerleri ve gökleri kuşatır. Namaz bir nurdur. Sadaka bir bürhan, sabır ise aydınlıktır. Kur’ân senin ya lehinde ya da aleyhinde delil olacaktır. Her insan sabahleyin hayata bir başlangıç yapar, kendisini pazarlayarak (yaptığı eylemleriyle dünya sınavını)  ya kazanır ya da kaybeder.
 (Müslim, Tahâra 1)
25
عَبْدُاللَّهِ بْنِ مَسْعُودٍ قَالَ سَأَلْتُ النَّبِيَّ أَيُّ الْعَمَلِ أَحَبُّ إِلَى اللّٰهِ قَالَ الصَّلاَةُ عَلَى وَقْتِهَا قُلْتُ ثُمَّ أَيٌّ
 قَالَ بِرُّ الْوَالِدَيْنِ قُلْتُ ثُمَّ أَيٌّ قَالَ الْجِهَادُ فِي سَبِيلِ اللَّهِ
Abdullah ibn-i Mes’ud şöyle demiştir:
Peygamber Efendimize Allah’ın en çok sevdiği amel hangisidir? diye sordum.
“-Vaktinde kılınan namazdır” buyurdular. Sonra hangisidir dedim.
“-Ana babaya iyilik ve itaat etmek” buyurdu. Daha sonra hangisidir deyince:
“-Allah yolunda cihad etmektir” buyurdular.
 (Buhari, Mevakıt 5, Müslim, İman 137)
26
إنَّ مِمَّا أَخَافُ عَلَيْكُمْ مِنْ بَعْدِي مَا يُفْتَحُ عَلَيْكُمْ مِنْ زَهْرَةِ الدُّنْيَا وَ زِينَتِهَا

Benden sonra dünya nimetlerinin ve güzelliklerinin çoğalmasından
 ve sizin onlara gönlünüzü kaptırmanızdan korkarım.
 (Buhari, Zekât 47, Müslim, Zekât 121)
27
مَا زَالَ جِبْرِيلُ يُوصِينِي بِالْجَارِ حَتَّى ظَنَنْتُ أنَّهُ سَيُوَرِّثُهُ
Cebrâil bana komşu hakkında o kadar çok tavsiyede bulundu ki;
ben (Allah Teâlâ) komşuyu komşuya mirasçı kılacak zannettim.
 (Buhari, Edep 28,_ Müslim, Birr 140))
28
مَا مِنْ مُسْلِمٍ يَغْرِسُ غَرْسًا أوْ يَزْرَعُ زَرْعًا فَيَـاْكُلُ مِنْهُ طَيْرٌ أوْ إِنْسَانٌ أوْ بَهِيمَةٌ إِلاَّ كَانَ لَهُ بِهِ صَدَقَةٌ
Bir müslümanın diktiği ağaçtan veya ektiği ekinden insan, hayvan ve kuşların yedikleri şeyler, o müslüman için birer sadakadır.
(Buhari, Edeb 27)
29
بُنِيَ الْإِسْلَامُ عَلَى خَمْسٍ: شَهَادَةِ أَنْ لَا اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ، وَأَنَّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَرَسُولُهُ ، وَإِقَامِ الصَّلَاةِ،
وَإِيتَاءِ الزَّكَاةِ، وَحَجِّ البَيْتِ، وَصَوْمِ رَمَضَانَ
İslam beş temel üzerine kurulmuştur. Allah'tan başka ilah olmadığına ve Muhammed’in Allah'ın kulu ve elçisi olduğuna şahitlik etmek, namazı dosdoğru kılmak, zekât vermek, Kâbe’yi haccetmek ve Ramazan orucunu tutmaktır.
(Buhari,  İman 1-2, Müslim, İman 19-22) 
30
مَا يُصِيبُ الْمُسْلِمَ مِنْ نَصَبٍ وَلَا وَصَبٍ وَلَا هَمٍّ وَلَا حَزَنٍ وَلَا أَذًى وَلَا غَمٍّ
حَتَّى الشَّوْكَةِ يُشَاكُهَا اِلَّا كَفَّرَ اللَّهُ بِهَا مِنْ خَطَايَاهُ
Herhangi bir müslümanın başına gelen yorgunluk, hastalık, tasa, keder ve sıkıntıdan, ayağına batan dikene kadar her şeyi, Allah müslümanın hata ve günahlarının bağışlanmasına  sebep kılar.
(Buhârî, Merda 1)
31
اِجْتَنِبُوا السَّبْعَ  الْمُوبِقَاتِ قَالُوا يَا رَسُولَ اللّٰهِ  وَمَا هُنَّ قَالَ: اَلشِّرْكُ بِاللّٰهِ  وَالسِّحْرُ وَ قَتْلُ النَّفْسِ الَّتِي حَرَّمَ اللّٰهُ  إلاَّ بِالْحَقِّ وَأَكْلُ الرِّبَا وَأَكْلُ مَالِ اْليَتِيمِ وَالتَّوَلِّي يَوْمَ الزَّحْفِ وَقَذْفُ الْمُحْصَنَاتِ الْغَافِلاَتِ الْمُؤْمِنَاتِ
(İnsanı) helâk eden şu yedi şeyden kaçının. Onlar nelerdir ya Resûlallah? dediler. Bunun üzerine (efendimiz): Allah’a şirk koşmak, sihir, Allah’ın haram kıldığı cana kıymak, faiz yemek, yetim malı yemek, savaştan kaçmak, suçsuz ve namuslu mümin kadınlara iftirada bulunmak, buyurdu.
(Buhârî, vesaya 23- Müslim, İman 144)
32
أَللَّهُمَّ رَبَّ النَّاسِ، أَذْهِبِ الْبَأسَ، وَاشْفِ أَنْتَ الشَّافِى لَا شِفَاءَ اِلَّا شِفَاؤُكَ، شِفَاءً لَا يُغَادِرُ سَقَماً
Allahım! Sen bütün insanların hayatlarını programlayansın, Rabbimizsin.  Bu hastanın da ızdırabını gider, ona şifa ver,  şifayı veren ancak sensin. Senden başka şifa verecek yoktur. Ona hiçbir hastalık izi bırakmayacak şekilde şifa ver.
( Buhari, Merda 20,)
34
قَالَ رَسُولُ اللّٰهِ:قَالَ اللّٰهُ تَعَالَى:أَعْدَدْتُ لِعِبَادِيَ الصَّالِحِينَ مَالَا عَيْنٌ رَأَتْ،وَلَا أُذُنٌ سَمِعَتْ،
وَلَا خَطَرَ عَلَى قَلْبِ بَشَرٍ
Resûlullah (s.a.v.) şöyle buyurdu: Allah-u Teâlâ: “Salih kullarım için hiçbir gözün görmediği, hiçbir kulağın duymadığı, hiçbir insanın hatırına getirip hayal edemediği nimetler hazırladım” buyurdu.
 (Buhari, Bed’ül-Halk, 8)
33
مَثَلُ الْمُؤْمِنِينَ فِي تَوَادِّهِمْ وَتَرَاحُمِهِمْ  وَتَعَاطُفِهِمْ مَثَلُ الْجَسَدِ، إِذَا اشْتَكَى مِنْهُ عُضْوٌ تَدَاعَى لَهُ سَائِرُ الْجَسَدِ بِالسَّهَرِ وَالْحُمَّى
Mü’minler birbirlerini sevmekte, birbirlerine acımakta ve birbirlerini korumakta bir vücuda benzerler. Tıpkı vücudun bir uzvu hasta olduğu zaman diğer uzuvların da bu sebeple uykusuz ve ateş içerisinde kalması gibi.
 (Buhari, Edeb 27)
35
أَلْمُسْلِمُ أَخُو الْمُسْلِمِ  لَا يَظْلِمُهُ وَ لَا يُسْلِمُهُ وَمَنْ كَانَ فِي حَاجَةِ أَخِيهِ كَانَ اللّٰهُ  فِي حَاجَتِهِ وَمَنْ فَرَّجَ عَنْ مُسْلِمٍ كُرْبَةً فَرَّجَ  اللّٰهُ عَنْهُ كُرْبَةً مِنْ كُرُبَاتِ يَوْمِ الْقِيَامَةِ وَمَنْ سَتَرَ مُسْلِمًا سَتَرَهُ  اللّٰهُ  يَوْمَ الْقِيَامَةِ
Müslüman müslümanın kardeşidir. Ona zulmetmez, onu düşmana teslim etmez. Müslüman kardeşinin ihtiyacını gideren kimsenin Allah’ta ihtiyacını giderir. Kim bir müslümanın bir sıkıntısını giderirse Allah’ta onun kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Kim bir müslümanın ayıp ve kusurunu örterse Allah’ta kıyamet günü o kimsenin ayıp ve kusurunu örter.
(Buhari Mezalim 3)
36
سَبْعَةٌ يُظِلُّهُمُ اللّٰهُ فِي ظِلِّهِ يَوْمَ لَا ظِلَّ إِلاَّ ظِلُّهُ: اِمَامٌ عَادِلٌ وَشَابٌّ نَشَأَ بِعِبَادَةِ  اللّٰهِ وَرَجُلٌ قَلْبُهُ مُعَلَّقٌ فِي الْمَسَاجِدِ وَرَجُلاَنِ تَحَابَّا فِي اللّٰهِ اجْتَمَعَا عَلَيْهِ وَتَفَرَّقَا عَلَيْهِ وَرَجُلٌ دَعَتْهُ امْرَأَةٌ ذَاتُ مَنْصِبٍ وَجَمَالٍ فَقَالَ إِنِّي أَخَافُ اللّٰهَ  وَرَجُلٌ تَصَدَّقَ بِصَدَقَةٍ فَأَخْفَاهَا حَتَّى لَا تَعْلَمَ يَمِينُهُ مَا تُنْفِقُ شِمَالُهُ وَرَجُلٌ ذَكَرَ  اللّٰهَ خَالِيًا فَفَاضَتْ عَيْنَاهُ
Hiçbir gölgenin bulunmadığı kıyamet gününde Allah
yedi tür insanı arşının gölgesinde barındıracaktır:
1- Adaletli devlet başkanı,
2- Allah’a ibadet ve itaat ederek yetişen genç,
3- Kalbi mescidlere bağlı kimse,
4- Birbirlerini Allah için sevip bu uğurda bir araya gelip ayrılan kişiler,
5- Makam ve güzellik sahibi bir kadının zina çağrısını, Ben Allah’tan korkarım diyerek reddeden kimse,
6- Sağ elinin verdiğini sol eli bilmeyecek kadar gizli sadaka veren kimse.
7- Kendi başına kaldığında Allah’ı anarak gözyaşı döken kimse.
(Buhari, Ezan 36)
37
يَا أَيُّهَا النَّاسُ أَفْشُوا السَّلَامَ، وَأَطْعِمُوا الطَّعَامَ وَصِلُوا الْاَرْحَامَ، وَصَلُّوا وَالنَّاسُ نِيَامٌ، تَدْخُلُوا الْجنَّةَ بِسَلَامٍ
Ey insanlar!  Selâmı yayınız. Yemek yediriniz. Akrabalarınızla alakanızı ve yardımınızı devam ettiriniz. İnsanlar uyurken sizler namaz kılınız ki selametle cennete girebilesiniz.
 (Tirmizi, Kıyame 42)
38
لَا تَبَاغَضُوا،وَلَا تَحَاسَدُوا، وَلَا تَدَابَرُوا، وَكُونُوا عِبَادَ اللّٰهِ إِخْوَاناً،وَلَا يَحِلُّ لِمُسْلِمٍ أَنْ يَهْجُرَ أَخَاهُ فَوْقَ ثَلَاثٍ
Birbirinize kin tutmayınız. Birbirinizi kıskanmayınız. Birbirinize sırt çevirip alakanızı kesmeyiniz. Ey Allah'ın kulları kardeş olunuz. Bir müslümanın müslüman kardeşine üç günden fazla dargın durup selam vermemesi helal değildir.
 (Buhari, Edeb, 62; Müslim, Birr, 23)
39
أَعْطُوا الْاَجِيرَ أَجْرَهُ  قَبْلَ أَنْ يُجِفَّ عَرَقَهُ
İşçinin ücretini, alınteri kurumadan veriniz.
 (İbn-i Mace – Ruhun 4)
40
 إِيَّاكُمْ وَالْحَسَدَ، فَإِنَّهُ يَأْكُلُ الْحَسَنَاتِ كَمَا تَأْكُلُ النَّارُ الْحَطَبَ
Kıskançlıktan kaçının. Çünkü o, ateşin odunu yakıp tükettiği gibi, bütün hayırlarınızı tüketir.
(Ebu Dâvud, Edeb 52)
................................
Hazırlayan: Mustafa Tulukcu

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder

Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.