MANŞET!

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR?

KUR’AN NASIL OKUNUR VE DİNLENİR? Karanlıklardan aydınlığa çıkalım, (Hadid 9) en doğru yolu bulalım (İsra 9) diye biz kullarına Kitabullah...

31.07.2017

MUHAMMEDİLİK!

MUHAMMEDİLİK!
Hz. Muhammed'i (sav) "Allah'ın Kulu ve Elçisi" görmez de "Allah'ın Ortağı" sayarsan eğer, varacağın yer işte budur:
"Kim Resulullah'a kul olursa, Allah'a kul olmuş olur!!!"
Yanlış okumadınız, aynen böyle diyor! Hem de milyonların önünde bastıra bastıra, alenen resmen pervasızca!
Kim diyor?
Muhammedilik dininin âkil müminlerinden Ömer Tuğrul İnançer diye biri.
Nerede diyor?
Serdar Tuncer'in hazırlayıp sunduğu Kanal D'de. Hem de canlı yayında. (https://youtu.be/yoMm68i1wc8)
Bahsettiğim proğram aslında baya eskiymiş, ben daha dün gördüm Youtube'da. (9 Ekim 2014'de yayınlanmış)
Bu sözlerin sahibi Ömer İnançer'i TV'de bazen görürdüm de öyle oturup dinlediğim birisi falan değildi. Önceki yıllarda sarf ettiği "Hamile kadınların çarşıya pazara çıkması edepsizliktir!" sözü aklımda kalmış, kendisiyle ilgili tek bildiğim bu. Bunu da kamuoyu çok tartıştığı için biliyorum.
Videosunu görünce merak ettim kim bu adam? diye. Google'ye sordum. Şöyle diyor Gogıl:
"1946 Bursa doğumlu. Avukat, mutasavvıf, müzisyen."

"Bir avukattan, bir mutasavvıftan, bir müzisyenden dinleyeceğiniz öğreneceğiniz din işte böyle olur!" demeyeceğim. Çünkü bizzat mutfağın içinde

30.07.2017

MEKTUP?

MEKTUP?
Büyük İskender (MÖ 356), Aristo’ya bir mektupla sormuş:
"Zaptettiğim topraklardaki insanları tahakkümüm altında tutabilmek için ülkenin ileri gelen insanlarını sürgüne mi göndereyim, hapse mi atayım, kılıçtan mı geçireyim?"
Aristo:
"Sakın ola hiç birisini yapma!" demiş. "Sürgünde toplanıp sana karşı başkaldırırlar. Hapishaneler militan yuvası olur, kontrolden çıkar. Onlardan sonraki kuşak intikam hırsıyla büyür, tahtını sallar."
Çözüm önerisini de yazmış tabi:
"İnsanların arasına nifak tohumları ekeceksin. Birbirleriyle savaşınca, hakem olarak kendini kabul ettireceksin. Ama anlaşmaya giden bütün yolları tıkayacaksın!"
●●
Sizi bilemem de ben bu anekdotu şöyle güncelledim:
Büyük İskender: Amerikan Conisi'ni,
Zaptedilenler: İslam Coğrafyası
Aristo: Şerre meyleden akıl!

Madem durum bu, o zaman yapacağımız şu:
.
وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ
.
"Hep birlikte Allah'ın ipine yapışın, fırkalara bölünüp parçalanmayın!"
Ali İmran 3/103
.
وَلاَ تَنَازَعُواْ فَتَفْشَلُواْ وَتَذْهَبَ رِيحُكُمْ

27.07.2017

UÇAĞIN KANATLARI?


UÇAĞIN KANATLARI?
Dün resimli bir paylaşımı tesadüfen gördüm. Yukarıda bulutlarda süzülen bir uçak resmi var, en altında da çocuğunun elinden tutan bir baba görülüyor. Ve aralarında şöyle bir diyalog geçiyor:
Çocuk:
- Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim nasıl bir kitap baba?
Baba:
- Kur'an bir uçağın gövdesiyse, Buhari ve Müslim o uçağın iki kanadıdır yavrum."
Çocuk:
- Peki neden Buhari ve Müslim'e saldırıyorlar?
Baba:
- Uçağı düşürmek için yavrum..!

Sizce böyle bir paylaşımı kim hazırlamış olabilir? Ya da şöyle sorayım:
Bu paylaşımı dinsiz imansız, Allahsız kitapsız biri yapmış olabilir mi?
Elbette bu paylaşımın mucidi -sözde- dindar birisi olmalı ona ne şüphe?
Bu dindar(!) mucidimize ben de benzer bir diyalog hazırladım okusun bakalım ne diyecek?
Çocuk:
- Sahih-i Buhari ve Sahih-i Müslim nasıl bir kitap baba?
Baba:
- Buhari, Resulullah'ın (sav) vefatından 200 sene sonra dünyaya gelmiştir yavrum. (H 194 - 256) Müslim'de yaklaşık öyle. (H. 204 - 261) Peygamberimizin sözleri (hadis) ve sünnetinin tespiti için çok emekler verdiler. Ama yavrum topladıkları bu hadislerin bir kısmı Rabbimiz tarafından korunan Kur'an'a apaçık aykırıdır. Kur'an'la örtüşen çok uygun hadisler de vardır yavrum.
Çocuk:
- O zaman ne yapmalıyız baba?
Baba:
- Çok basit yavrum! Kur'an'a uyanları elbette alırız, uymayanlarını anında çöp tenekesine yollarız.
Çocuk:

12.06.2017

KATAR

KATAR?
Bir tarafta Suud-i Amerika, hemen yanında Darbeci Sisi? Kuyruğuna takılmış daha bilmem kimileri!
Hedef? Katar!
Sebep? Teröre destek veriyormuş! 
Kim diyor bunu? Terörbaşı USA ve Uşakları!
Aptalız ya yutacaazz!
De gett!..

Peki Türkiye olarak ne yapmalı?
Her şeye rağmen Suudi USA, İran ve hatta Rusya ile temasa geçip Amerikan İti'nin bu iğrenç oyunu bi şekilde bozulmalı... Maalesef Kurtlar Sofrası'ndayız. Tayyibin işi zor Rabbim yardımcısı olsun...
Mesele Katar meselesi değil yeğen hala anlamadın mı? Terörün bizatihi kendisi At Hırsızı Amerikan Conisi, Ortadoğu'da yaptığı bunca pisliklerin faturasını da Körfez'e ödettirecek?! Mendeburun ekonomisi dip yaptı çünkü!
Ha şunu da unutmayın: "Ülkeler küfürle ayakta durur da zulümle asla!"
Senin de ecelin yaklaştı Amerika, biraz daha horozlan bakalım!

23.05.2017

SAKIN BU HİKAYEYİ OKUMAYIN... LÜTFEN! EVE YÜRÜYÜŞ

SAKIN BU HİKAYEYİ OKUMAYIN... LÜTFEN!
               EVE YÜRÜYÜŞ
YAZAR: Jason Bocarro
İspanya’nın güneyinde, Estopana adlı küçük bir kasabada büyüdüm. Onaltı yaşındayken bir sabah babam benden kendisini arabayla 30 kilometre uzaklıktaki bir köye götürmemi istedi. Onu köye bıraktıktan sonra arabayı bakım için yakındaki bir tamirhaneye götürüp bırakmam gerekiyordu. Araba kullanmayı yeni öğrenmiştim ve kullanmak için de pek fırsat çıkmıyordu. Onun için hemen kabul ettim.
Babamı istediği köye götürdüm ve öğleden sonra 4´de almaya söz verdim. Sonra arabayı, tamirhaneye bıraktım. Birkaç saat zamanım vardı. Ben de, tamirhanenin yakınındaki bir sinemada bir iki film izlemeye karar verdim. Fakat bu işten o kadar keyif aldım ki, bir iki derken ipin ucu kaçtı. Son filmi izledikten sonra saate baktığımda saatin 6 olduğunu gördüm. İki saat geç kalmıştım.
Film izlediğimi bilse babamın kızacağını biliyordum. Bir daha arabayı kullanmama izin vermezdi. Ona tamirhanede arabanın işinin uzun sürdüğünü söylemeye karar verdim.
Buluşacağımız yere vardığım zaman babamın köşede oturduğunu gördüm. Geç kaldığım için özür diledikten sonra ona arabanın işinin uzun sürdüğünü söyledim. Bunun üzerine bana nasıl baktığını unutamam. Babam:

İŞTE BUNU OKUYUN... İÇİNİZ FERAHLAR... VALLAHİ BAK!

İŞTE BUNU OKUYUN... İÇİNİZ FERAHLAR... VALLAHİ BAK!
VAHŞİ'NİN PEK BİLİNMEYEN YÖNÜ (1)
  
Hz Peygamber (s.a.v.) Mekke’nin fethinden sonra Vahşi bin Harb'e haber göndererek onu da İslâm'a davet etti Vahşi, Hz Peygamber’e (s.a.v.) şu haberi gönderdi:
 "Ya Muhammed! Beni İslam'a nasıl davet edersin? Sen her yerde: “insan canına kıyan veya Allah'a ortak koşan veya zina eden bir kimse mahşer gününde günahlarıyla karşı karşıya gelir Kıyamet gününde azabı kat kat arttırılır Cehennemde ebediyyen kalır,” diyorsun. (Bkz. Furkan 25/68-69) Halbuki bende bu günahların hepsi var?!”
 Bunun üzerine Resulullah (s.a.v.) O’na şu ayetle cevap gönderdi:

إِلا مَن تَابَ وَآمَنَ وَعَمِلَ عَمَلاً صَالِحاً فَأُوْلَئِكَ يُبَدِّلُ اللَّهُ سَيِّئَاتِهِمْ حَسَنَاتٍ وَكَانَ اللَّهُ غَفُوراً رَّحِيماً

“Ancak tevbe ve iman edip iyi davranışta bulunanlar başkadır. Allah onların kötülüklerini iyiliklere çevirir. Allah çok bağışlayıcıdır, engin merhamet sahibidir.”[2]

Bunları duyan Vahşi:
 "Bu ifadede ‘ancak tevbe eden, iman edip salih amel işleyenler istisna’ diyor. Bu benim için çok zor bir şart. Belki de ben buna güç yetiremeyeceğim?”
Resulullah (s.a.v.) bunun üzerine O’na şu ayeti haber verdi:

إِنَّ اللّهَ لاَ يَغْفِرُ أَن يُشْرَكَ بِهِ وَيَغْفِرُ مَا دُونَ ذَلِكَ لِمَن يَشَاءُ

"Doğrusu Allah, kendisine ortak koşulmasını asla bağışlamaz Bunun dışındaki günahları, dilediği kimseler için bağışlar.”[3]
Vahşi:
“İyi ama bu da Allah'ın isteğinden sonra oluyor Allah beni affeder mi affetmez mi, ben bunu nereden bileceğim?”
Bunun üzerine Allah şu ayeti indirdi:

قُلْ يَا عِبَادِيَ الَّذِينَ أَسْرَفُوا عَلَى أَنفُسِهِمْ لَا تَقْنَطُوا مِن رَّحْمَةِ اللَّهِ إِنَّ اللَّهَ يَغْفِرُ الذُّنُوبَ جَمِيعاً إِنَّهُ هُوَ الْغَفُورُ الرَّحِيمُ

“De ki: Ey kendi nefisleri aleyhine haddi aşan kullarım!

ÖĞRETMENLİK AMENTÜM

ÖĞRETMENLİK AMENTÜM
UNUTMA!

BİRİNCİ KURAL: NAZİK OL...  HEP GÜLÜMSE AMA YILIŞMA... ZİRA : 

وَلَوْ كُنْتَ فَظًّا غَلٖيظَ الْقَلْبِ لَانْفَضُّوا مِنْ حَوْلِكَ

"Eğer sen onlara KABA ve KATIYÜREKLİ davransaydın etrafından dağılır giderlerdi."

Kur’an-ı Kerim – Ali imran 3/159



İKİNCİ KURAL: BİLGİLİ OL VE DAİMA ÜZERİNE EK YAP... KENDİNİ DEVAMLI FORMATLA...  İKİ GÜNÜNÜ EŞİT TUTMA YOKSA KAYBEDERSİN... ZİRA: 

اُدْعُ اِلٰى سَبٖيلِ رَبِّكَ بِالْحِكْمَةِ وَالْمَوْعِظَةِ الْحَسَنَةِ


"Rabbinin yoluna HİKMETLE, GÜZEL ÖĞÜTLE davet et."

Kur’an-ı Kerim – Nahl 16/125

ABDESTSİZ KUR’AN OKUMAK

ABDESTSİZ KUR’AN OKUMAK VE KUR’AN’A DOKUNMAK MI? - HEM OKUYABİLİR HEM DE DOKUNABİLİRSİN !!!
Konuyla İlgili Rivayetler: 

1- Hz. Ali: “Resûlullah (s.a.v.) cünüplük durumu hariç, her halimizde bize Kur’an okutup talim ederdi.”[1]
2-“Resûlullah (s.a.v.) tuvaletten çıktıktan sonra abdest almaksızın Kur’an okur, bizimle yemek yerdi. Cünüp halinden başka hiçbir şey O’nunla Kur’an arasına perde olmazdı.”[2]
3- Abdullah İbn-i Abbas: “Resûlullah (s.a.v.) birgün tuvaletten çıkıp ellerini yıkamıştı. Bu arada kendisi için yemek de hazırlanmıştı. Orada bulunanlardan biri:
“Ey Allah’ın Elçisi!” dedi. “ Abdest almanız için su getirelim mi? “
Resûlullah (s.a.v.): “Ben ancak, namaz kılacağımda abdest almakla emrolundum” buyurdu.
Diğer bir rivayette: Namaz mı kılacağım ki abdest alayım buyurdu.[3]
4-Hz. Ömer, Kur’an okuyan bir topluluğun arasında bulunuyordu. Bir ara tuvalete gidip geldi. Sonra tekrar Kur’an okumaya başladı. Bir adam dedi ki: “Ey Mü’minlerin Emiri! Kur’an’ı abdestsiz mi okuyacaksın?”
Ömer ona: “Sana, abdestsiz Kur’an okunmaz fetvasını kim verdi? Müseylimet’ül Kezzap mı?”[4]
5- Buhari’nin naklettiğine göre Hz. Peygamberin (s.a.v.), Bizans imparatoru Heraklius’a gönderdiği İslam’a davet mektubunda, Kur’an’dan şu âyet yazılı idi: (Hıristiyan olan Heraklius, bu mektup elindeyken sizce abdestli miydi?)

قُلْ يَا اَهْلَ الْكِتَابِ تَعَالَوْا اِلٰى كَلِمَةٍ سَوَاءٍ بَيْنَنَا وَبَيْنَكُمْ اَلَّا نَعْبُدَ اِلَّا اللّٰهَ وَلَا نُشْرِكَ بِهٖ شَيْپًا وَلَا يَتَّخِذَ بَعْضُنَا بَعْضًا اَرْبَابًا مِنْ دُونِ اللّٰهِ فَاِنْ تَوَلَّوْا فَقُولُوا اشْهَدُوا بِاَنَّا مُسْلِمُونَ

KELİME-İ ŞEHÂDET 'İN EN KISA TÜRKÇE AÇILIMI

KELİME-İ ŞEHÂDET 'İN EN KISA TÜRKÇE AÇILIMI - Mustafa Tulukcu

KELİME-İ ŞEHÂDET:

أَ شْهَدُ أَنْ لا إِلَـهَ إِلاَّ اللّهُ وَ أَ شْهَدُ أنّ مُحَمَّداً عَبْدُهُ وَ رَسُولُهُ
 "Eşhedü en laa ilaahe illallah. Ve eşhedü enne Muhammeden abduhüü ve rasuulühü"

YANİ:

“Allah’tan başka hiçbir ilâhın olamayacağına, (sahteleri her zaman olmuştur)
kanun koyma ve yönetmede tek otoritenin Allah olduğuna,
en iyi ve en doğruyu sadece Allah’ın bildiğine,
Allah’ın gönderdiği bütün yasaların en güzel olduğuna kalpten inanıyor,
Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Allah’ın kulu ve elçisi olduğuna da yine kalpten tanıklık ediyorum.” demektir.

ANEKDOT - BAVULA KİM KOYDU?

ANEKDOT - BAVULA KİM KOYDU?
Bavula kim koydu?

Yazar Ronald Knox birgün, bir bilim adamı ile dini bir sohbet sürdürüyormuş.
Bilim adamı, şu mantığı yürütmüş:
“Milyonlarca gezegenin bulunduğu bir evrende, bunlardan en azından birinde, hayatın tesadüfen ortaya çıkması kaçınılmaz değil midir?”
Knox şöyle cevap vermiş:
—Eğer Scotland polisi bavulunuzda bir ceset bulsaydı, onlara: “Dünyada milyonlarca bavul var, birinde ceset bulunması kaçınılmazdı” mı dersiniz? Sanırım yine de onu oraya kimin koyduğunu bilmek isteyecekler.


أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمْ الْخَالِقُونَ أَمْ خَلَقُوا السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضَ بَل لا يُوقِنُونَ
Acaba onlar, herhangi bir yaratıcı olmadan mı yaratıldılar?
Yoksa kendileri mi yaratıcı?
Yoksa, gökleri ve yeri onlar mı yarattı?
Hayır!  Onlar bir türlü  anlayıp inanmak istemiyor.

Kur’an – Tur 52 / 35,36
●●●

ANEKDOT - BİRİNCİ SINIF YOLCU

ANEKDOT - BİRİNCİ SINIF YOLCU
BİRİNCİ SINIF YOLCU

Bir sonbahar günü Johannesburg – London seferini yapan bir uçakta, elli yaşlarında beyaz bir kadın, siyah bir adamın yanında oturuyordu. Kadın, tedirgin bir halde hostesi çağırdı. Hostes:
Buyurun hanımefendi,” dedi kibarca. “Size nasıl yardımcı olabilirim?”
    “Böyle bir şey nasıl olur?” diye patladı kadın. “Beni bir zencinin yanına koymuşlar. Ben bir zencinin yanında oturmaya tahammül edemem! Hemen bana başka bir yer bulun!”
    “Lütfen sakin olun. Sanırım hiç boş yerimiz yok, ama yine de bir bakayım.”
    Az sonra hostes geri geldi:
    “Hanımefendi, tahmin ettiğim gibi ekonomik kısımda hiç boş koltuk yok. Durumu pilota anlattım. O da hiç boş yer olmadığını doğruladı. Sadece birinci sınıf kısımda bir koltuk boş. Ekonomik kısım yolcularının birinci sınıfta yolculuk etmelerine izin vermek, aslında şirketimizin prensiplerine aykırı. Ancak pilotumuz, hiç kimseyi bu kadar çekilmez bir kimsenin yanında oturmaya mecbur etmeye hakkımız olmadığını düşünüyor.”
    Hostes, kadının bir şey söylemesine fırsat bırakmadan, siyah yolcuya hitap ederek sözüne devam etti:
    “Beyefendi, isterseniz çantanızı alarak birinci sınıfta sizi bekleyen yere geçebilirsiniz!”
    Bu olaya şaşkın bir şekilde şahit olan civardaki yolcular, hostesi ayağa kalkarak alkışladılar...

يَا اَيُّهَا النَّاسُ اَلاَ اِنَّ رَبَّكُمْ وَاحِدٌ وَاِنَّ اَبَاكُمْ وَحِدٌ اَلاَ لاَ فَضْلَ لِعَرَبَىٍّ عَلَى اَعْجَمِىٍّ
 وَ لاَ لِعَجَمِىٍّ عَلَى عَرَبِىٍّ وَلاَ لاَحْمَرَ عَلَى اَسْوَدَ وَلاَ لاَسْوَدَ عَلَى اَحْمَرَ اِلاَّ بِالتَّقْوَى


Ey İnsanlar!
Şüphesiz ki Rabbiniz Birdir.
Babanız da birdir... Hepiniz Âdem’densiniz.
Ne Arap ırkının Arap olmayana, ne de Arap olmayanın Arap ırkına üstünlüğü yoktur. Beyazın siyah ırka, siyahın da beyaz ırka hiçbir üstünlüğü olamaz.
Üstünlük ancak, Allah’a karşı en çok sorumluluk bilinci taşıyanlarındır.

Hz. Muhammed (s.a.v.)

HİKAYE - HASAN AĞA

HİKAYE - HASAN AĞA - Daha önce okumadıysan kesin beğenirsin... ama biraz uzunca... uygun bi zamanda mutlaka oku, derim...
HASAN AĞA

Her mahallede olduğu gibi, bu uzun kış gecesinde de yine oturma vardı. Ev sırası Hasan Ağa’ya gelmişti. O akşam sohbet pek tatlı geçti. Misafirler birkaç kez kalkmak istediler ama bir türlü ayrılıp gidemediler. Artık gecenin ilerlemiş saatleriydi.
Birden bire, kapı pencere çalınmadan, hiçbir tarafta herhangi bir tıkırtı duyulmadan, kapının yanında acâip bir şey göründü.
Bu ne garip, ne dehşetli, ne ürperti verici bir şeydi. Hasan Ağa onu görünce, şiddetli bir şekilde sarsıldı. Tüyleri diken diken oldu. Çünkü bakışları hep, Hasan Ağa’nın üzerindeydi.
Hasan Ağa ve misafirler birbirlerine yaklaşıyorlar, korkularına hâkim olmaya çalışıyorlardı, Ama bu ne mümkün!
 Gözlerinin kıyısından kapının yanına bakınca kendilerini kuşatan heyecan dalgaları yenilenip duruyordu.
Bir ara Hasan Ağa kendine gelir gibi oldu.

TÜRKÇE DUA - Ezberlersen her yerde okuyabilirsin

TÜRKÇE DUA - Ezberlersen her yerde okuyabilirsin... Hiç yapamazsan kolay gördüğün bölümleri ezberle...

D U A
Elhamdü lillaahi Rabbil aalemiiyn.  Vessalaatü vesselaamu alaa Rasuulinaa
 Muhammediv ve aalihi ve sahbihii ecmeııyn.
Rabbenaa tegabbel minnaa. İnneke entessemiiud duaa.

Euuzübillââhimineşşeytâânirracîîym, Bismillââhirrahmâânirrahîîym

وَاِذَا سَاَلَكَ عِبَادٖى عَنّٖى فَاِنّٖى قَرٖيبٌ اُجٖيبُ دَعْوَةَ الدَّاعِ اِذَا دَعَانِ فَلْيَسْتَجٖيبُوا لٖى وَلْيُؤْمِنُوا بٖى لَعَلَّهُمْ يَرْشُدُونَ

“Ve izââ seeleke ıbââdîî annîî. Fe innîî garîîbun. Ücîîbu da’vetet dââi izââ deâânî.
 Fel yestecîîbûû lîî. Vel yu’minûû bîî. Leallehum yerşudûûn.” Bakara 186
Sadakallaahul aziiym.

Rahman ve rahim olan Allah’ın adıyla.
“Eğer kullarım sana benden sorarlarsa, de ki onlara: Ben onlara yakınım.

OKU YORUMUNU DA KENDİN YAP... BENİ BU İŞE KARIŞTIRMA!

OKU YORUMUNU DA KENDİN YAP... BENİ BU İŞE KARIŞTIRMA!
MUAVİYE BİN EBU SÜFYAN ve HİCR BİN ADİYY

"Vallahi eğer ölümden korktu da uzattı demeseniz namazımı daha da uzatmayı ister­dim. Hayatta kıldığım en kısa namazdır bu." Sonra şöyle dua etti: "Allah'ım! Küfe aleyhi­mize şahitlik etti, Şam bizi öldürüyor. Bizi öldürseniz de bu yolda öldürülen bir cengâver olurum; köpeklerin parçaladığı adam olurum."   Hz. Hicr Bin Adiyy
İktidara geldikten sonra Muğire Bin Şube'yi Kufe'ye vali tayin eden MUAVİYE ona şu tavsiyeyi yapıyordu:
"Ali'ye sövmekten Osman'ı sevmekten geri kalma." Vali Mugire, hutbeye çıkıp sözünü sahabeye lanet ve küfürle bitirince orada bulunan Hicr Bin Adiyy şöyle bağırdı:
"Bilakis Allah'ın lanetine siz daha layıksınız"
Çok değil daha on yıl öncesine kadar halifeler halkı Al­lah'ın gazabıyla korkuturken şimdi Allah'tan başkalarıyla korkutuyorlardı. Vali'nin Hz. Hicr'e cevabı:

NAMAZDA OKUNAN DUALARIN ANLAMLARI - Ne dediğimizi bilelim

NAMAZDA OKUNAN DUALARIN ANLAMLARI - Ne dediğimizi bilelim
SÜBHÂNEKE

Allahım! Sen eksik sıfatlardan pak ve uzaksın. Seni daima böyle tenzih eder, överim.
 Senin adın mübârek şanın pek yücedir. Varlığın her şeyden üstündür. Senden başka ilah yoktur.

ETTEHIYYÂTÜ

Selam, saygı, en güzel sözler ve bütün ibadetler sadece Allah’adır.
Ey Nebi! Allah'ın selâmı, rahmet ve bereketi senin üzerine olsun.
 Selâm ve esenlik bizim üzerimize ve Allah'ın bütün iyi kullarının da üzerine olsun.
 Şahitlik ederim ki, Allah'tan başka ilah yoktur. Ve yine şahitlik ederim ki
Muhammed O'nun kulu ve elçisidir.

ALLÂHÜMME SALLİ

VAY BE!... KADINA BAK YA!

VAY BE!... KADINA BAK YA!
SADECE KUR’AN AYETLERİYLE KONUŞAN KADIN!
Tabiinden Abdullah İbni Mübarek anlatıyor:
Bir sene Mekke’ye gidiyordum. Suriye topraklarından geçerken yolda bir kadına rastladım. Kadın yolunu şaşırmış, perişan bir haldeydi. Günbatımıydı.
Kendisine yaklaşıp selam verdim.
Kadın başını kaldırdı ve:
سَلاَمٌ قَوْلاً مِن رَّبٍّ رَّحِيمٍ
“Onlara merhametli Rabbin söylediği selam vardır.” ayetiyle selamıma karşılık verdi. (Yasin36/58)
Dedim:
- Buralarda yalnız başına ne işin var?
أَلَيْسَ اللَّهُ بِكَافٍ عَبْدَهُ وَيُخَوِّفُونَكَ بِالَّذِينَ مِن دُونِهِ وَمَن يُضْلِلِ اللَّهُ فَمَا لَهُ مِنْ هَادٍ
Allah kuluna kâfi değil midir? Seni O'ndan başkalarıyla korkutuyorlar. Allah, kimi saptırırsa artık onun yolunu doğrultacak biri yoktur.”dedi. (Zümer 39/36)
Belli ki kadın yolunu şaşırmış, buralarda çaresizce dolaşıyordu.

KUR’AN-I KERİM’DEN BİLİMSEL GERÇEKLER - (Dünya ihtiyarladıkça, Kur'an gençleşiyor)

KUR’AN-I KERİM’DEN BİLİMSEL GERÇEKLER - (Dünya ihtiyarladıkça, Kur'an gençleşiyor)

1- Kur’an, Evren’in yaratılışına açıklık getiriyor (Büyük patlama)

أَوَلَمْ يَرَ الَّذِينَ كَفَرُوا أَنَّ السَّمَاوَاتِ وَالأَرْضَ كَانَتَا رَتْقاً فَفَتَقْنَاهُمَا وَجَعَلْنَا مِنَ الْمَاء كُلَّ شَيْءٍ حَيٍّ أَفَلا يُؤْمِنُونَ
“İnkâr edenler, göklerle yer bitişik bir halde iken bizim onları birbirinden kopardığımızı ve  her canlı şeyi sudan yarattığımızı görmüyorlar mı? Hâlâ inanmazlar mı?”
Enbiya 21/30

2- Kur’an, Evren’in genişlemesinden bahsediyor:

وَالسَّمَاء بَنَيْنَاهَا بِأَيْدٍ وَإِنَّا لَمُوسِعُونَ
Gökyüzünü gücümüzle biz kurduk ve onu genişleten de biziz.”
Zariyat 51/47

3- Kur’an, Atmosferden haber veriyor:

وَجَعَلْنَا السَّمَاء سَقْفاً مَّحْفُوظاً وَهُمْ عَنْ آيَاتِهَا مُعْرِضُونَ
Biz gökyüzünü de koruyucu bir tavan yaptık. Onlar ise gökyüzünün âyetlerinden yüz çevirirler.”
Enbiya 21/32

4- Kur’an, Dünyanın döndüğünü ve yörüngelerin varlığını açıklıyor:

YALAN SÖYLÜYORSUN YALAAAAAANNN!.... FARZ ÜLEYYNN!... FAAARRRRZZZZZ!!!

YALAN SÖYLÜYORSUN YALAAAAAANNN!.... FARZ ÜLEYYNN!... FAAARRRRZZZZZ!!!
KUR’AN OKUMAK HER MÜSLÜMANA SÜNNET DEĞİL FARZ’DIR!

Hatırlayalım Farz, Allah’ın kullarından yapmalarını kesinlikle istediği emirlerine, Sünnet ise Peygamberimizin (s.a.v.) yaptığı ve yapılmasını tavsiye ettiği söz ve fiillerinin bütününe denir.
Mesela Kur’an okunurken O’nu dinlemek farzdır. Farz olmasına delil:   وَاِذَا قُرِئَ الْقُرْاٰنُ فَاسْتَمِعُوا لَهُ وَاَنْصِتُوا لَعَلَّكُمْ تُرْحَمُونَ “Kur'an okunduğu zaman onu dinleyin ve susun ki size merhamet edilsin.” ayetidir.[1] Namaz kılmak, Oruç tutmak, zekât vermek, Hacca gitmek de farzdır. Çünkü Kur’an’da bunların da yapılmasını emreden nice ayetler vardır. Peki, C. Hak Kur’an okumayla ilgili ne buyuruyor?
Gelin isterseniz birlikte bakalım:

1
وَاتْلُ مَا اُوحِىَ اِلَيْكَ مِنْ كِتَابِ رَبِّكَ

“Rabbinin kitabından sana vahyedileni OKU.
Kur’an–Kehf 18/77

2
اُتْلُ مَا اُوحِىَ اِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ

“Kitaptan sana vahyedileni OKU
Kur’an –Ankebut 29/45

3
وَاُمِرْتُ اَنْ اَكُونَ مِنَ الْمُسْلِمٖينَ وَاَنْ اَتْلُوَا الْقُرْاٰنَ

“Ve bana, müslümanlardan olmam ve de KUR'AN OKUMAM EMREDİLDİ."
 Kur’an–Neml 27/91,92

BENİ YAKINDAN MI TANIMAK İSTİYON?... GÜZEELLL... AMA ÖNCE BESMELE ÇEKCEN!... AHA İŞTE 42 MADDEDE BEN

BENİ YAKINDAN MI TANIMAK İSTİYON?... GÜZEELLL... AMA ÖNCE BESMELE ÇEKCEN!... AHA İŞTE 42 MADDEDE BEN
Hazırlayan
Mustafa Tulukcu
15 Ekim 2010
 HADİ BİSMİLLAH
1- Sen hiç: “Kur’an’dan din öğrenilmez! Biz kiiim Kur’an’ı anlamak kim yav? Kur’an’ı her insan anlayamaz! Kur’an okursanız sapıtabilirsiniz. İlmihal kitapları ne güne duruyor, Onları okuyun işte!!!... vb.” diye ahkâm kesen, din adına Kur’an’a iftira eden gerçekten zavallılara hiç şâhit oldun mu? Niye böyleleri, (Kamer sûresinin aynı anlamdaki 17, 22, 32 ve 40. âyetlerini)  bir kez olsun okuyup da, Allah’tan af dilemezler?

“Andolsun biz Kur’an’ı, düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Ondan öğüt alan yok mu?”
Kamer 54/ 17
“Andolsun biz Kur’an’ı, düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Ondan öğüt alan yok mu?”
Kamer 54/ 22
“Andolsun biz Kur’an’ı, düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Ondan öğüt alan yok mu?”
Kamer 54/ 32
“Andolsun biz Kur’an’ı, düşünüp öğüt alınsın diye kolaylaştırdık. Ondan öğüt alan yok mu?”
Kamer 54/ 40
2- Ne zaman bir sanatçının veya sporcunun ya da yazar-çizerin peşinde koşuşturup, imzalı bir fotoğrafını alabilmek için kılıktan kılığa girenleri görsem, (Ahzab 21)’i düşünür, hâlime şükrederim!
        
“Andolsun ki, Allah’a ve Ahiret Günü’ne umutla kavuşmayı uman ve Allah’ı her daim ananlar için Resûlullah en güzel örnektir.”
Ahirette,  “Kişi sevdiğiyle beraberdir” gerçeğini unutmayalım!

HOMURDANIP DURMA...KENDİ DEĞERİNİ BİL!!!

HOMURDANIP DURMA...KENDİ DEĞERİNİ BİL!!!
BEYİN MODELİ

Sinir hücresinin bir elektronik modeli bugün ki transistor teknikleri ile dört cm3’lük bir yere sığdırılabilseydi, bu “teknik bir harika” olurdu.
İnsan sinir sisteminde 10 milyar hücre bulunduğu dikkate alınırsa, bu hücrelerin modelleri toplam 40.000 m3 yer işgal etmektedir. Bu, Amerika’nın şu an en büyük binası olan “Empire Stade Building” den daha büyük bir hacim anlamına gelmektedir.
Böyle bir hücre modeli, Grey Walter’in bu hesabı yaptığı yıllarda 1 shillinge mal olabilse, 10 milyar hücre için 500 milyon sterlin gerekir. Bu hücreleri birbirine bağlayacak 1020 yani 100.000.000.000.000.000.000 adet life ihtiyaç vardır. Her lif iki peni’ye mal olduğu takdirde ise, toplam fiyatı 1x1018 yani:
1.000.000.000.000.000.000 sterlin tutar.
Bu kağıda kaleme sığmayan azametli beyin modelini çalıştırabilmek için 1.000.000.000 vattlık bir enerjiye ihtiyacımız var…
Halbuki bununla kıyaslanamayacak bir “Biyolojik beyin” ufacık kafatası içine sığdırılmış, kendi ürettiği 25 vattlık bir enerji ile çalışmakta, bize bu eşsiz hazineyi karşılıksız veren Allah’ın kudret, azamet ve lütfunu göstermektedir.

Prof. Ayhan Songar
                                Çeşitleme
أَمْ خُلِقُوا مِنْ غَيْرِ شَيْءٍ أَمْ هُمْ الْخَالِقُونَ
Acaba onlar, herhangi bir Yaratıcı olmadan mı yaratıldılar? Yoksa kendileri mi yaratıcıdırlar?

Kur’an – Tur 52/35
●●●

UYGUN Bİ ZAMANDA BUNU OKU... AMA MUTLAKA... ÜŞENME !

UYGUN Bİ ZAMANDA BUNU OKU... AMA MUTLAKA... ÜŞENME !
“ALNIMDAKİ IŞIK”
Romanından bir bölüm    
Mehmed ALAGAŞ
  
...
—Birçok câmide önemli meselelerin anlatılmadığını söylediniz. Oysa bütün câmilerimizde İslâm’ın en küçük, en ayrıntı meseleleri dâhi anlatılıyor.
 —Ben câmilerde, İslâm’ın en küçük en ayrıntı meseleleri anlatılmıyor demedim. Bunlar anlatılıyor. Birçok câmide anlatılmayan, İslâm’ın en büyük meselesi olan tevhid ve şirk.  
—Anlatılmadığını nereden biliyorsunuz?
—Ne zamandır câmilere gidiyorsunuz?
—Küçük yaştan beri.
—Tabi ki bu yaşınıza kadar birçok hocanın hutbe ve vaazını dinlediniz.
—Elbette.
—Lütfen söyleyeceklerime dikkat edin. Kur’an-ı Kerim’e iman eden bütün hocaların, bütün âlimlerin Resûlullah’ı örnek almaları gerekir. Çünkü âlimler peygamberlerin vârisleridir. Peygamber vârisleri olan bu âlimler, peygamberlerin nasihatlerini peygamberlerin dâvetlerini insanlara iletmekle görevlidirler. Şimdi size soruyorum:

ADAM GİBİ ADAM GÖRMEK İSTİYON ÖYLE Mİ?... AHA İŞTE !!!

ADAM GİBİ ADAM GÖRMEK İSTİYON ÖYLE Mİ?... AHA İŞTE !!!
EBU HÂZIM

Emevî Krallarından (Halife demekten Allah'a sığınırım -  M. Tulukcu) Süleyman bin Abdulmelik, başkenti Şam’dan Mekke’ye giderken Medine’ye de uğramış ve orada günlerce kalmıştı. Bir ara: 
Medine’de Resûlullah’ın ashâna[1] kavuşmuş, onlardan ilim almış Tâbiin’den[2] herhangi bir kimse var mı  diye sordu. Yanında bulunanlardan birisi:
— Efendim! dedi. Ebû Hâzım adında birisi var.  
Bunun üzerine O’na haber gönderildi.   
Ebu Hâzım kralın huzuruna girince, Süleyman:
— Ey Ebû Hâzım! dedi.  Bize niçin eziyet edersin?
Ebû Hâzım:
—Benden ne eziyet gördünüz ki? dedi.

22.05.2017

ALLAHIM! MÜSLÜMANIM AMA NAMAZ DA KILMIYOM! ŞİMDİ BENİM DURUM NE ???

ALLAHIM! MÜSLÜMANIM AMA NAMAZ DA KILMIYOM! ŞİMDİ BENİM DURUM NE ???

CEVAP:

فَأَقِيمُوا الصَّلاةَ إِنَّ الصَّلاةَ كَانَتْ عَلَى الْمُؤْمِنِينَ كِتَابًا مَوْقُوتًا
"Namazı kılın. Çünkü namaz  mü’minler üzerine vakitleri belli bir farzdır."
Kur’an – Nisa 4/103
 ●
قُلْ لِعِبَادِي الَّذِينَ آمَنُوا يُقِيمُوا الصَّلاةَ

"İman eden kullarıma söyle: Namazlarını kılsınlar."
Kur’an- İbrahim 14/31
وَأْمُرْ أَهْلَكَ بِالصَّلَاةِ وَاصْطَبِرْ عَلَيْهَا
"Ailene namazı emret. Kendin de ona sabırla devam et."
Kur’an – Taha 20/132
مُنِيبِينَ إِلَيْهِ وَاتَّقُوهُ وَأَقِيمُوا الصَّلاةَ وَلَا تَكُونُوا مِنْ الْمُشْرِكِينَ

"Sadece O’na yönelin, O’na karşı sorumluluğunuzun bilincinde olun. Namazı kılın ve müşriklerden olmayın."
Kur’an – Rum 30/31
وَاسْتَعِينُوا بِالصَّبْرِ وَالصَّلَاةِ وَإِنَّهَا لَكَبِيرَةٌ إِلَّا عَلَى الْخَاشِعِينَ

"Sabır ve namazla Allah’tan yardım isteyin. Ne var ki bu, Allah’a saygı gösterenlerin dışındakilere çok ağır gelir!"
Kur’an – Bakara 2/45

40 HADİS

40 HADİS

2011- 2012 TAVŞANLI İHL 40 HADİS ve ANLAMINI  EZBERLEME YARIŞMASI

1
مَنْ كَذَبَ عَلَيَّ مُتَعَمِّداً فَلْيَتبَوَّاْ مَقْعَدَهُ مِنَ النَّارِ

Kim bile bile benim adıma yalan (hadis) uydurursa, Cehennemdeki yerine hazırlansın.
(Buhari, Enbiya, 50)

2
لَا يُؤْمِنُ اَحَدُكُمْ حَتَّى يُحِبَّ لأَِخِيهِ مَا يُحِبُّ لِنَفْسِهِ
  Sizden biriniz kendisi için arzu edip istediği şeyi din kardeşi için de arzu edip istemedikçe iman etmiş olamaz.
(Buhari, İman, 7)
3
لَيْسَ الشَّدِيدُ بِالصُّرَعَةِ إِنَّمَا الشَّدِيدُ الَّذِي يَمْلِكُ نَفْسَهُ عِنْدَ الْغَضَبِ
Kuvvetli, müsabakada rakiplerini yenen değil,  öfkelendiği zaman kendisine hâkim olabilen kimsedir.
 (Buhârî, Edeb 102)
4
اِتَّقِ اللّٰهَ حَيْثُمَا كُنْتَ وَأَتْبِعِ السَّيِّئَةَ الْحَسَنَةَ تَمْحُهَا وَخَالِقِ النَّاسَ بِخُلُقٍ حَسَنٍ

Nerede olursan ol, Allah’a karşı sorumluluğunun bilincinde ol.
 Şayet bir kötülük yaparsan, hemen ardından bir iyilik yap ki, o kötülüğü silip yok etsin.
 Ve bir de insanlara karşı güzel huy ve iyilikle muamele et.
(Tirmîzî, Birr 55)

ANEKDOT

ANEKDOT

SENİ YARATTIM!

   Çelimsiz, küçük bir kız çocuğu sokağın köşesine oturmuş, yiyecek, para, ya da alabileceği herhangi bir şey için dileniyordu. Üzerinde yırtık pırtık giysiler vardı. Yüzü gözü ise kir içindeydi. Çocuğun gerçekten perişan bir hali vardı.
   Kız dilenirken, sokaktan orta yaşlarda, sağlıklı, zengin görünümlü bir adam geçti. Kızı fark etmişti ama, belli etmemek için dönüp bir daha bakmadı.
   Adam, geniş ve lüks evine, konfor içinde yaşayan ailesinin yanına geldiğinde, mükellef bir akşam sofrası onu bekliyordu. Fakat masaya oturduğunda o dilenci kız aklına geldi yeniden. Duyguları bir şeylere itiraz ediyordu.
   Sonra kolay yolu tercih etti ve itirazlarını Allah’a yöneltti. Öyle ya, böyle durumların var olmasına izin veren O değil miydi?!
   İçin için O’na karşı:
   “Böyle bir şeyin olmasına niçin izin veriyorsun Allah’ım?” diye yakınmaya başladı. “Neden o küçük kulun için bir şeyler yapmıyorsun?”
   Biraz sonra, ruhunun derinliklerinden gelen şu cevabı işitti:
    “ Yaptım. Seni yarattım !..”
اِذََا اَرَادَ اللهُ بِعَبْدٍ خَيْرًا صَيَّرَ حَوَائِجَ النَّاسِ اِلَيْهِ

Allah bir  kulu  için  hayır  dilerse, ona  insanların  ihtiyaçlarını  gördürür.
 Hz. Muhammed (s.a.v) [1]
●●●
[1]  Suyûti – Câmius sağîr C.1 Sh.133

HADİS KİTAPLARINI OKURKEN

HADİS KİTAPLARINI OKURKEN ÇOOOOK DİKKAT EDİN... AMA ÖNCE KUR'AN MEALİ'Nİ ÇOK İYİ BİLMELİSİNİZ!!

 RÂMUZ EL EHADİS’DEN  GÜYA  HADİSLER!!!
 Ahmed Ziyauddin Gümüşanevî

1- C.2 Sh 438/ 3
 “Bir kimse Hergün yüzünden 200 ayet okursa, kabrinin etrafındaki 7 kabir hakkında şefaatçi kılınır. Müşrik bile olsalar, ana babasından Allah azabı hafifletir.”
CEVAP
“İnkâr etmiş ve kâfir olarak ölmüşlere gelince, işte Allah'ın, meleklerin ve tüm insanların lâneti onların üzerinedir. Onlar ebediyen lânet içinde kalırlar. Artık ne azapları hafifletilir ne de onların yüzlerine bakılır. 
     Kur’an – Bakara 2/161-162

AMAN DİKKAT!

AMAN DİKKAT!

Yıllarca bize, ancak Allah’ı inkâr etmekle kâfir olunduğu anlatılageldi. Fakat Şeytan’ın, Firavunların ve Mekke’li müşriklerin de Allah’ı inkâr etmedikleri, -belki cehalet belki de gafletten- hep gözardı edildi.
Öyleyse bunlar, hangi sebeple kâfir oldular?
Bunlar, Allah’ın varlığını ve yaratıcılığını kabul etmekle beraber, O’nun kendi hayatlarına karışmasını, kanun koyuculuğunu, yöneticiliğini kabul etmiyorlar, dünya işlerini düzenlemede Allah’ın değil, insan aklının belirleyici olması gerektiğini iddia ediyorlardı.

Daha kısa ifadeyle: Allah’ı yaratıcı olarak kabul ediyor, yönetici olarak ise reddediyorlardı.

Mesela Şeytan’ın, Allah’ı yaratıcı olarak kabul ettiğini şu ayetten hemen anlayabiliriz:

BUNCA YILDIR BENİM KUR'AN VE SÜNNET'TEN ANLADIĞIM!!!

BUNCA YILDIR BENİM KUR'AN VE SÜNNET'TEN ANLADIĞIM!!!

 MÜSLÜMAN OLMAK

●Müslüman olmak, hem “Lâ ilâhe illallah” demek, hem de zâlimlere boyun eğmemektir!

●Müslüman olmak, hem namaz kılmak, hem de insanları aldatmamaktır!

●Müslüman olmak, hem oruç tutmak, hem de kırmızı ışıkta durmaktır!

●Müslüman olmak, hem zekât vermek, hem de çalıştırdığı elemanlarını asgari ücrete mahkûm edip ezmemektir!

40 ÂYET VE MEÂLİ YARIŞMASI

40 ÂYET VE MEÂLİ YARIŞMASI  2010 / 2011

  • 1
كِتَابٌ أَنزَلْنَاهُ إِلَيْكَ مُبَارَكٌ لِِيَدَّبَّرُوا آيَاتِهِ وَلِيَتَذَكَّرَ أُولُوا الأَلْبَابِ 

Sana bu mübârek Kitab'ı, âyetlerini düşünsünler ve aklı olanlar öğüt alsınlar diye indirdik.
Sad 38/29
  • 2
إِنَّ الَّذِينَ يَتْلُونَ كِتَابَ اللَّهِ وَأَقَامُوا الصَّلاَةَ وَأَنفَقُوا مِمَّا رَزَقْنَاهُمْ سِرّاً وَعَلاَنِيَةً يَرْجُونَ تِجَارَةً لََن تَبُورَ

Allah'ın kitabını okuyanlar, namazı kılanlar ve kendilerine verdiğimiz rızıktan gizli ve açık sarfedenler, asla zarara uğramayacak bir kazanç umabilirler.
Fatır 35/29
  •  3
أُتْلُ مَا أُوحِيَ إِلَيْكَ مِنَ الْكِتَابِ وَأَقِمِ الصَّلاَةَ إِنَّ الصَّلاَةَ تَنْهَى عَنِ الْفَحْشَاء وَالْمُنكَرِ وَلَذِكْرُ اللَّهِ أَكْبَرُ
 وَاللَّهُ يَعْلَمُ مَا تَصْنَعُونَ
Sana vahyedilen Kitab'ı oku ve namazı kıl. Muhakkak ki namaz, hayâsızlıktan ve kötülükten alıkoyar. Allah'ı anmak, elbette ibadetlerin en büyüğüdür. Allah yaptıklarınızı bilir.
Ankebut 29/45

YİMİNNEN SÖÖLÜYOM GÜLME GARANTİLİ!... BAK YİMİNİTTİM YAW! KRİZE BİLEM GİREBİLİN DİGGADİT :D

YİMİNNEN SÖÖLÜYOM GÜLME GARANTİLİ!... BAK YİMİNİTTİM YAW! KRİZE BİLEM GİREBİLİN DİGGADİT :D

TEBRİK KARTLARI

Sene 1965. Bir genel müdürlükte özel kalem müdür yardımcısıyım. Bayrama on gün var. Benim müdür hastalandı.
İşe gireli iki hafta olmuş olmamış. Genel müdür bey beni yanına çağırttı:
—Tebrik kartları hazır mı?
Şaşırdım:
—Hangi kartlar efendim?

ALLAH VAR MI??? TABİ Kİ VAR DEMEK YETMİYOR DOSTUM... İZAH EDECEKSİN

ALLAH VAR MI??? TABİ Kİ VAR DEMEK YETMİYOR DOSTUM... İZAH EDECEKSİN



ATEİZM DERNEĞİ!

Geçenlerde bi ateizm derneği açılmış.
Tebrik etmek için aradım. Dernek başkanıyla görüştüm.
Çok sevecen, hoş bi arkadaş. Çok da nazik, güzel konuşuyor.
"Bir soru sormak istiyorum" dedim.
"Elbette" dedi. "Buyurun."
Dedim, "Böyle küçük birderneğin neden bir başkana ihtiyacı var ki?"
"Çünkü" dedi."Bir organizatör, bir idareci olmalı mutlaka."
Dedim, "Küçük bir dernek bile bir organizatör olmadan idare edilemiyorsa,
şu koca kainat nasıl organizatörsüz olabilir?"
Bizim başkan telefonu yüzüme kapattı!..

TOPRAK!

Bilim adamları uzun uğraş sonunda insan yaratmayı başarırlar!
Ve derler ki: "Artık Tanrı'ya ihtiyacımız kalmadı!.. Gidip O'na durumu anlatmalıyız!"
Heyet halinde Yaratıcı’nın huzuruna çıkarlar ve artık insan yarattıklarınıkendisine de ihtiyaçlarının kalmadığını söylerler.
O, "ilginç" der. "Peki, nasılyaptınız?"
Bilim adamları "gururla" anlatmaya başlar:
"Önce" derler, "yerden bir parçatoprak alacaksınız..."
Tanrı araya girer:
"O toprak benimki mi sizinki mi?!"

NOT: Bu anekdotun gerçekle bir ilgisi yoktur,  yazar böyle bir konuşmayı hayalen canlandırmıştır.


لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوِ اجْتَمَعُوا لَهُ

"HEPSİ BİR ARAYA GELSELER, BİR SİNEK DAHİYARATAMAZLAR."
Kur'an - Hac 73


ŞİİR ŞAİRSİZ, RESİM RESSAMSIZ, PLAN MÜHENDİSSİZ... OLMAAAAZZZZ!

Bir şiir okuduk. Gördük ki muhtevası, yüksek fikirler ve zarif duygularla örülmüş. Şekli, vezin, kâfiye, cinas gibi edebî sanatlarla süslenmiş. Her harf, her kelime, her işaret olması gerektiği yerde…
Aklımıza hemen bir soru geldi:
—Bu şiiri yazan kimdir?
İşte birinci cevap:

Harfler yazdı. Çükü eser onlardan meydana gelmiştir. Bu harfler tesadüfen bir araya gelip, o edebî eseri teşkil etmişlerdir. Eğer şiiri yazan başkası olsaydı, kâğıdın içinde görünürdü. Oysa, olduğu iddia edilen “şâiri” ne görebiliyoruz, ne de tutabiliyoruz!..
Sıra ikinci cevapta:

Bu harika sanat eserini, akılsız şuursuz, edebiyattan ve sanattan habersiz harflerin yazması mümkün değildir. Aklımıza ve duygularımıza hitap eden o yüksek manalar,  harflerde yoktur. Harfleri de, şiirin tamamını da yazan bir “şâir” vardır. O’nun kağıdın içinde olmaması, inkârına delil olmaz. Çünkü şâir, kâğıt ve harf cinsinden bir varlık değildir ki orada görülsün.

Şimdi bu örneği hakikate tatbik edelim:
Sağlam bir zevke ve idrâke sahip olan herkes anlar ki, bütün yaratıklar, şu insan, şu menekşe, şu kelebek birer şiirdir. Şiiri harflerin yazması ne kadar imkânsızsa, şu insan denilen sanat şâheserini de atomların yapması, o kadar akıldan uzaktır. Atomlar, harflerden daha âlim ve daha sanatkâr değildir.
Her şiirin bir şâiri olduğu gibi, şu süslü ve manalı eserlerin de bir “yaratıcısı” vardır.
 Allah’ı inkâr eden materyalist, atomdaki şuursuz hareketi görüyor, her şeyin bunlarla olacağını sanıyor: “Beni de, kedim Tekir’i de, çiçeğim kuşkonmazı da yapan atomdur.” diyor. Kalemi yazar, fırçayı ressam, çiviyi marangoz zannediyor. Hareketlerin ve kuvvetlerin arkasındaki sonsuz ilim ve iradeyi görmek istemiyor.
Selimiye Camisi’ni görenler bilirler. Hakikaten o, mimari bir incidir. Muhteşem kubbesi, zarif minâreleriyle Osmanlı’nın şânına şan katmaya devam ediyor. Sanat inceliklerini hayran hayran seyreden turistler, Mimar Sinan’a övgüler diziyorlar.
Mimar Sinan câmide görünmediği için inkâr mı edilecek? Mimarı inkâr etmek için taşın mâhir bir sanatkâr olduğu mu söylenecek? Çünkü usta kabul edilmezse o zaman, bütün taşların bir câmi yapmak konusunda anlaşması, kendi kendini nakışlaması ve bir plan dâhilinde bir araya gelmesi gerekir.
Bu sizce mantıklı mı?
İçinde ömür sürdüğümüz şu uçsuz bucaksız kâinât da bir mimari şâheserdir. Şüphesiz ustasını gösterir ve ilân eder. Allah’ı inkâr adına bütün atomlara ilâhlık vasfı veren adam, hakikatten ne kadar gafildir. Üstelik bu binanın yapı taşları her an değişmektedir.
Kâinat içindeki her varlıkta bir binaya benzer. O ezeli “Sanatkâr” aynı malzemeyle milyonlarca tarz bina yapmakta ve bunları “akıl sahiplerine” göstermektedir.
“İnsan kâinatın küçük bir örneğidir” derler. Doğrudur. Dünya onunla mânâ kazanmıştır. Manevî yönü bir yana, maddi yapısıyla bile insan, akılları hayrette bırakan bir mükemmelliğe sahiptir:
Mekânik gözüyle bakılırsa, vücud, olağanüstü bir fabrikadır. Kalp makinesi, gerekli akaryakıtı pompalar. Damar adı verilen borular, hayâti sıvıları taşır. Mide makinesi, dışarıdan giren hammaddeleri, mamul ürünler haline getirir. Sinir sistemi, idâre merkeziyle diğer makinelerin irtibatını sağlar. Boşaltım sistemi, pis su ve artıkları dışarı atmakla görevlidir. Dil, kapıcılık yapıp, faydalı maddeleri alır, zararlıları defeder. Gözler, idâre müdürünün dışarıyı gözetlemesi için açılan pencerelerdir. Kulaklar, fabrika müdürüne dış âlemden haberler getirir. Kafa denilen üst kat, idâre merkezidir. Beyin, ruh denilen efendinin bilgisayarıdır.
Ruh görünmez. Çünkü o makine cinsinden değildir…
Dünya da bir fabrikadır. Toprak gibi basit hammaddeden, binlerce çeşit ürün imâl eder. Hangi fabrika, parçaların bir araya tesâdüfen gelmesiyle kurulmuştur?
Saat parçaları satan bir dükkana girsek, orada çalışır vaziyette bir saat görsek, bu saatin kendiliğinden yapıldığını söyleyebilir miyiz? Basit bir saat bile kendi kendine yapılamıyorsa, şu dünya fabrikası nasıl yapılır? O muhteşem sistemi, ilim ve hikmetiyle kuran ve çalıştıran Allah’ı, maddeciler ne zaman tanıyacaklar?
      Kabirde mi?
—  Çok geç…….! 
Ömer Sevinçgül
●●●
GÖREMİYORUM!

Öğretmen sınıfı terk eder terk etmez arkasından koştu. Ürkek bir sesle:
—Öğretmenim, dedi. Affedersiniz, bir sorum olacaktı!
Öğretmen, onun mahcup haline tebessümle karşılık verdi:
—Seni dinliyorum. Rahat olabilirsin.
—Derste meleklerden söz etmiştiniz. Bu görmediğimiz varlıklara nasıl inanacağız?
—Çok kolay dedi, öğretmen. Görmekle inanmanın farklı şeyler olduğunu idrak edeceksin.
Anlayamadım dercesine öğretmenine baktı.
Öğretmenler odasının bir kenarına oturduklarında:
—Bak, dedi. İnanmak kalbe ait bir olay. İnsan inanmaya çeşitli yollardan gider. Görme, bu yollardan sadece birisi.
Yemeğin tadına dilimizle bakarız. Tadını anlar ona inanırız. Hâlbuki gözümüz, tatlar âlemini görmekte kördür.
Radyoyu aç bakalım ne var? dendiğinde, bu defa kulağımıza iş düşer. Sesler âlemine gözümüzle değil, kulağımızla bakarız…
İşte, gerçeği bulmada görmeyi tek ölçü kabul edenler, insandaki duyu organlarını bire indirgemiş olurlar. İş bununla da kalmaz, akıl ve vicdanın vazifesini de göze yüklemeye kalkarlar.
Bu sözlerin tesiri, öğrencinin yüzünde okunuyordu. Devam etti öğretmen:
—Bilimin son keşfine göre, insanın gözü, evrende mevcud ışık dalgalarının ancak yüzde üç buçuk kadarını görebiliyor. Demek ki insan, inanmak için görmeyi tek ölçü kabul etse, şu evrenin yüzde doksanından fazlasını inkâr etmesi gerekecek. Bu, cehâlet değil de nedir?
Sana son olarak bir şey daha söyleyeyim dedi ve işâret parmağını öğrencinin alnına hafifçe dokundurarak:
Şu deri tabakası var ya, dedi. Onun hayâlen yüzünden söküp at. Etlerini de soy kafatasından. Bütün bedenine ayrı ayrı bu işlemi uygula. Her bir organını değişik kaplara koy. Sonra bu et, kan, ilik yığınının karşısına geçerek, kendi kendine sor:
Nerede aklım? Hani hâfızam? Sevgim? Korkum? Merakım? Nerede o, ıssız bucaksız his dünyam? Hangi kaba koydum bunları?!
Demek ki, bu maddi bedenimizde bile, bu kadar görünmez âlemler yaratan Allah, elbette şu muhteşem kâinatta, mahiyetini kavrayamayacağımız nice varlıklar yaratmıştır, de…

Prof. Dr. Alââddin Başar
وَهُوَ عَلى كُلِّ شَىْءٍ قَديرٌ
O’nun her şeye gücü yeter.
Kur’an – Maide 5/120
●●●

UÇAK VE SİNEK

Yeşilköy Hava Limanı’nda, dış hatlar kısmındayız. Her taraf tertemiz. İyi giyimli insanlar ve pahalı bavullar.
Nihayet kapılar açıldı, uçaktaki yerimizi aldık. Kocaman bir uçak. Pencerenin yanına oturdum.
Yanımdaki arkadaş tekniğin çok ilerlediğini söyleyip uçaktan bahsetti. Ona:
—Uçağı yapanı, tamir edeni ve uçuranı takdir etmeliyiz. Ama sineği yaratanı da unutmamalıyız! dedim.
Gözlerini açıp yüzüme hayretle bakmaya başladı. Anladım ki devam etmemi istiyor.
Sinek de bir uçak gibidir, dedim. Bakım, tamir ve havalimanı falan istemiyor.
Bir uçağı düşürsek, herhalde bizi idam ederler. Binlerce sineği öldürüyoruz, ceza vermiyorlar. Demek ki sineği yapan çok kolay ve ucuza yapmış!
Ayrıca dünya da bir uçak. Denizleri, dağları, insanları üzerine doldurmuş binlerce yıldan beri durmadan gidiyor. Bu dünya uçağını yapan ve uçuran kim? Enerjisini temin eden kim? Sayısız yıldızlar ve gezegenler içinde bunları birbiriyle çarpıştırmayıp, uzay trafiğini yöneten kim?
Asrımızda medeniyet ilerlemiştir. İlim ve teknik ne kadar ilerlerse ilerlesin, insanlar sinek kadar küçük, dünya kadar büyük bir uçak yapamayacaktır.
Öyleyse uçağa binen, uçakları görüp de onlara hayran olan insan, asıl, sineği ve dünyayı uçak gibi yapıp uçuran Allah’ı tefekkür etmeli, O’nun ilmi ve kudreti karşısında kulluğunun gereğini yapmalıdır.
İlmin ve aklın gereği budur...
Hekimoğlu İsmail
إِنَّ فِي السَّمَاوَاتِ وَالْأَرْضِ لآيَاتٍ لِلْمُؤْمِنِينَ وَفِي خَلْقِكُمْ وَمَا يَبُثُّ مِنْ دَابَّةٍ آيَاتٌ لِقَوْمٍ يُوقِنُونَ

Göklerde ve yerde, sizin yaratılışınızda ve yeryüzünde serpiştirdiği hayvan türlerinde, inanmak isteyenler için nice mesajlar vardır.
Kur’an – Casiye 45 /4,5
إِنَّ الَّذِينَ تَدْعُونَ مِنْ دُونِ اللَّهِ لَنْ يَخْلُقُوا ذُبَابًا وَلَوْ اجْتَمَعُوا لَهُ

Allah’ı bırakıp da taptıklarınız,hepsi bir araya gelseler,  bir sineği bile yaratamazlar!
Kur’an – Hac 22/73
●●●

ALLAH’A İNANIYORUM
Yazar: H. Armstrong

Bir an için plânlama, desenleme ve uygulama gücünüze güç katıldığını farzediniz. Arzu ettiğiniz her şeyi plânlayıp yapabildiğinizi, bunun için muhâkeme ve irâdenizin yeterli olduğunu kabul ediniz.
Daha sonra, haddinizi sonsuz ölçekte aşarak gezegenleri, güneşleri, nebula ve galaksileri bütün haşmetiyle ve kusursuz bir şekilde tasvir etme biçimlendirme ve harekete geçirme işine giriştiğinizi düşününüz.
Bu gezegenlerin biri üzerinde orada mevcut bütün hayat şekillerini planlayıp meydana getireceksiniz. “Benzerini yapacaksınız” demek istemiyorum. Çünkü o ana kadar taklit edilebilecek herhangi bir hayat şekli veya gezegen yoktur.Bu muhteşem faaliyeti gerçekleştirirken, en güçlü mikroskopların yardımıyla dâhi görünemeyen maddenin en küçük parçalarına kadar, âlem içinde âlemler kuracaksınız.
Bir atomu yaparken, aynı sistemle güneş sistemini de kurup, sizin için büyük-küçük farkı olmadığını göstereceksiniz…
Milyonlarca tür hayvanın yüz milyonlarca ferdinin tek tek hayatlarını tanzim edecek, her birinin ayrı ayrı olan rızıklarını bir dakika dâhi geçirmeden onlara ulaştıracak, gerekli olan elbiseleri giydirecek, hayatlarını muhafaza etmek için her birine ayrı ayrı koruma cihazları takacak, dünyaya geliş ve gidiş zamanlarını düzenleyecek ve hepsinin hukuklarını koruyacaksınız…
Milyarlarca insanın yüz şeklini, göz, kulak, burun ve ağız olmak üzere aynı uzuvlardan teşkil etmenize rağmen, hepsini birbirinden farklı yapacak ve hepsine de kendine has güzellikler ve özellikler vereceksiniz…
Onların maddi ve manevî cihazlarını kusursuz bir şekilde işlettirecek ve kalplerinden geçen arzulara göre ihtiyaçlarını yerine getireceksiniz.
Ve daha, daha, daha…
Aklınızın, zekânızın ve kuvvetinizin bunlar için yeterli olduğuna inanıyor musunuz?
Biraz durup düşünün…
Ve bütün bu kâinatın yaratılmasını, kusursuz idâresini ve tanzimini akılsız, şuursuz tabiat (doğa) kuvvetlerine veya çeşitli sebeplere isnad eden zavallıların ne kadar gülünç duruma düştüklerini görün.
Diğer bir ifadeyle de Allah’ı bulmanın ne kadar kolay olduğunu anlayın.
   H. Armstrong  Plain Truth’dan Tercüme
إِنَّمَا يَخْشَى اللَّهَ مِنْ عِبَادِهِ الْعُلَمَاءُ
Kulları içinde Allah’tan ancak âlim olanlar korkar.

Kur’an – Fatır 35/28
●●●

BAVULA KİM KOYDU???  

Yazar Ronald Knox birgün, bir bilim adamı ile dini bir sohbet sürdürüyormuş.
Bilim adamı, şu mantığı yürütmüş:
“Milyonlarca gezegenin bulunduğu bir evrende, bunlardan en azından birinde, hayatın tesadüfen ortaya çıkması kaçınılmaz değil midir?”
Knox şöyle cevap vermiş:
—Eğer Scotland polisi bavulunuzda bir ceset bulsaydı, onlara: “Dünyada milyonlarca bavul var, birinde ceset bulunması kaçınılmazdı” mı dersiniz? Sanırım yine de ONU ORAYA KİMİN KOYDUĞUNU  bilmek isteyecekler...
"PEKÇOK İNSAN ANCAK GÜZEL HAVADA DİNSİZDİR" Amerikan Atasözü
"GÖK GÜRLEYİNCE HIRSIZ NAMUSLU OLUR" Kamboçya Atasözü
 "ALLAHIN VAR OLDUĞUNU İSPAT ETME LÜZUMUNU MU DUYUYORSUN? ÖNCE BİR MEŞALE Mİ YAKMAK GEREKİR GÜNEŞİ GÖRMEK İÇİN?" Çin Atasözü
"SİPERLERDE ALLAHSIZ İNSANLARA RASTLAYAMAZSINIZ!"  Cummings
●●●
Hazırlayan: Mustafa TULUKCU